Tugrul bahsetmis; yegenim Ayberk tam 17 gun bizle kaldi. Harup agacimizin golgesinde, her gece Nala'nin korumasi altinda, biz karavanda piserken o pufur pufur uyudu!:) Tamam tamam, bortu bocek darali, yer yatagindan tasan ayaklari, her sabah Nala'nin sevecen bir sekilde cadirin sinekliginden iceriye dalmaya calisarak onu uyandirmasi gibi problem olabilecek (!:) seyler vardi ama Ayberk hic sikayet etmedi.
Ayberk'in macerasi otobus yolculuguyla baslamis ama ben orasini anlatmayacagim. Otobusten indiginde Datca bu seneki korkunc sicak donemlerinden birine baslamisti. Oturdugumuz yerde ter dokuyorduk. Kaldigi gunler boyunca Datca'nin bildik ruzgarlari bizi yalanci cikarmamak icin ara ara estiyse de, genelde bu sicaklik surdu. Gerci bu yaz Datca ve tum ulke yaniyor. Su anda bu yaziyi yazarken ensemden akiyor! O aksam cadiri kurma isi biraz gece kaldi. Hava kararmak uzereydi basladigimizda. Icine yatagi yerlestirirken Ayberk kendini disari atmis ve "Tugrul abi icerde akrep var" demis. Itiraf edelim, Ayberk abartti sanmis Tugrul. Ama iceri girdiginde, feneri tutunca gercekten de davetsiz misafirin akrep oldugu dogrulanmis. Tabi bu durumun Ayberk'in geri kalan gunlerini nasil etkiledigini tahmin edersiniz! Isin ilginci, bu cadiri 1 ay kadar once bizi ziyarete gelen Hira arkadasimiz kullanmisti. Hira'nin bu akreple geceyi gecirdigini dusunmek istemiyorum. Ayberk icin cadir kurulurken iceri girmesi de cok cok dusuk bir ihtimal. Buyuk olasilik, biz Hira gittiginde cadiri sokerken penceresini acik biraktik bir sure ve o arada girdi. O cadir guzelce katlanip, kilifina konup karavanin icine girdi. Ve bu hayvan onca sure orada hayatta kalmayi becerdi! Inanilmaz bir sey. Ayberk'in kaldigi gunler boyunca hemen 2-3 gunde bir akrep gorduk. Buradaki ilk senemizde bu kadar cok akrep gormustuk, gecen sene neredeyse hic gormedik. Sansimiza, bir aksilik olup da sokulma durumu olmadi ama.
Ayberk gelir gelmez sagolsun hemen Bostancik'taki gunluk islere katildi. Tugrul'la birlikte sabah-aksam tavuk gutme, sularini, yemlerini kontrol etme, gun boyunca onlara sebzeler dograma gibi. Ilk gunlerde sabah bizden once kalkip bu isleri kendi basina yapmaya bile basladi. Ilk gunlerde diyorum, cunku sonlara dogru yorgunluktan bitap dusup gunesi ustune dogurmaya baslamisti!:) Iste bunu yaptigi ilk gun Basri ile (bizim horoza Ayberk'in verdigi isim) tanisti!:) Horoz sanirim Ayberk'i haremine bir tehdit olarak algiladi ki, hemen kimin patron oldugunu gostermeye kalkmis. Ayberk sogukkanli bir sekilde ilk saldiriyi savusturduysa da, ikinci hamlede Basri Ayberk'in bacagina mahmuzunu gecirmis. Ayberk giderken yara hala gecmemisti. O gunden sonra aralarinda "sicak" bir iliski basladi!:) Ayberk Basri'yi sofrada gormek istegini cesitli bahanelerle dile getirdi! Merak etmeyin, Basri hala sag ve selim!:)
Ayberk'i Nala da bir yokladi. Nala Layka'yi kosturmaya calisirken, ani bir donus yapip, Ayberk'in bacaklarina carpip, cocugu yerden kesti ve Ayberk kuuuut diye Nala'nin ustunden yere indi! Payam'in klasik kucaktan atlarkenki tirnaklarini sirta gecirme hadisesi bahsetmeye degmeyecek kadar siradan ama hadi onu da yazayim!:) Simdi yazarken, Ayberk'i tek parca halinde gondermeyi iyi becermisiz diye dusunmeden edemedim!:) Bir tek "kucuk kofte" dedigi Darma ile pek iyiydiler. Tabi Darma'yi cok sevimli oluyor diye kizdirirken ondan yedigi penceler bence tamamen kendi hatasi.
Bunlar bir yana, Ayberk'le 3. bir kisinin nasil motivasyon sagladigini gordum. Tugrul'la ikimiz biraz yapilacak islerin coklugu altinda eziliyoruz. Tabi bir de o iki kisiden birinin kadin olmasi durumunda pek cok is coooook agir yuruyor. Ingilizcede "iki kisi birbirine eslik eder, 3. kisi kalabalik yaratir" diye
cevirebilecegim bir deyim var. Ayberk tam tersine cok ozel bir 3. kisi oldu bizim icin. Hem motivasyonu, hem her isin altina girmesi, hem de gucu kuvvetiyle itici bir guc oldu ve listemizdeki bir cok isi yardimi ile karalayabildik. Karavanin yanindaki cicek bahcesi bunlardan sadece biri.
Fotograftan ne oldugu pek belli olmuyor ama o alan ayrigin bastigi, bogurtlenle asmanin nar agaclarina ve hayit calisina dolandigi, icine girilmez bir yerdi. Simdi o alan ayriktan kurtarildi, fidanligimizda bekleyen bir cok bitki dikildi, altlari ortulendi, cevreleri taslarla cevrildi. Ustleri de yakici gunesten korumak icin budadigimiz harup dallari ile golgelendi. Eger yazi atlatabilirsek, onumuzdeki bahar, icindeki her bitkinin birbiriyle sarmas dolas oldugu ve topragin gorunmedigi bir yer olmasini umuyorum. Bakalim.
Kizkardesi Burcu'yu da ciddi anlamda calistirmistik ki Yuksel teyze her seferinde bunu bize hatirlatir, ama Ayberk bir baska oldu. Gerci buraya baska turlu gelinse eminim sikintidan patlanir(bu da bizim bahanemiz!;).
Ayberk ilk geldiginde bizim duzenin ogle uykusu ve erken yatma kismini pek anlamadi. Bizden sonra yatip, bizden once kalkiyor, biz ogle uykusu uyurken o internette geziniyordu. Fakat oyle bir an geldi ki, kahvalti sonrasi sofradan kalkacak enerjisi bile olmadi. Kaniti asagidadir:
Son gunlerde bizim ritme tamamen girince, dedik ki artik Ayberk'i azad etme zamani gelmis!:)
Ayberk'in Bostancik'a katkilari (Kompost yiginimiza yaptigi onemli katkilardan
bahsetmis miydim? :) inanilmaz oldu. Onu gondermek zor oldu. Firsat buldugu her tatilde bekliyoruz.
12 Ağustos 2010 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
5 yorum:
Ayberk harika olarak tam bir tatil yapmış bence. Ancak Ayberk ile Basri arasında geçen çatışmaları Ayberk in klavyesinden dinlemek isterdim doğrusu.
Sağlıcakla Kalın
Ayberk'ten sonra bir de Basri'nin dediklerini yazarim!;)
Super! Yalniz ben Ayberk'i minik birsey sandim, fotograf pek oyle demiyor :)
Merhaba, belki zaten biliyorsunuz ama, akrepler keçi kılına kesinlikle yaklaşmazmış, çölde bedeviler keçi kılından kilim serip üstünde rahatlıkla uyurmuş, çadırın kapısının önüne küçük bir kıl kilim koyulabilir, bundan sonraki ziyaretçiler için :)
"Allah kavuştursun" denmeli bu durumda:)
Yorum Gönder