26 Aralık 2011 Pazartesi

Yagmurlu Mevsimde Topragi Besleme

Buralarda yagmurlu mevsime girdik. Artik destek bitkilerinin ciddi budanip diger bitkilerin altina serilmesi zamani. Disaridan girdiyi en aza indirgemek icin kendi organik maddemizi kendimiz yetistirmede bu sene biraz daha iyi bir durumdayiz.

Oncelikle bu zamana kadar buyumelerine izin verip guzel sari ciceklerini doyasiya seyrettigimiz burada boz ot denen cok yillik bitkileri oldukca dipten budamaya basladik. Asagidaki fotograflarindan bu bitkiyi taniyip da latincesini bulmamizda bize yardimci olan cikarsa harika olur, bitkinin ozelliklerini biraz daha iyi ogrenmis oluruz.





Her biri en yakininda dikilmis olan agac ya da calinin dibine mulch oldu. Boylece herkesin bunlar hicbir ise yaramaz dedikleri calilar hem bizim arazinin corak kisimlarini yaz boyunca yesillendirdiler hem de simdi mulch olarak diplerden getirdikleri besinlerle topragin ust kismini besliyorlar.

Bu amac icin ikinci besin kaynagimiz kibris akasyalari. Bu aralar beklenen firtina oncesi, ozellikle dallari sikisik olanlarina oncelik vererek budama yaptik.





Simdi bu yapraklar ve ince dallar da mulch oluyor. Kalin dallari ise odun olarak ayiriyoruz.



Bu arada yabani otlarla coktan baris yaptik. Onlar arasinda derin kokluleri ayirdedip onlari olabildigince buyutuyoruz. Eksi kulak gibi yogun yayilanlari bicip mulch olarak kullaniyoruz.

Bugune kadar mulch icin cogunlukla disaridan organik madde tasidigimizdan yerinde bu ihtiyaci en azindan kismen gorebilmek cok hos oldu. Zaman icinde kurak bir cografyada bile organik madde fazlaligi yaratabilecegimizi hissetmeye basladik.

Not: Bozotun yeni bir fotografi:

24 Aralık 2011 Cumartesi

Yavru Kopegimizi Kaybettik

Ama yarim saat sonra bulduk! He he he...

Simdi boyle rahat yaziyorum ama o yarim saat halimizi gormeliydiniz. Nala ve Ayuska ile yuruyuse cikmistik. Haa, bu arada Maya'nin adini Ayuşka olarak degistirdik. Daha dogrusu iki isimli oldu ama biz hep Ayuska diyoruz. Nala ve Maya biribirine cok yakin oldugundan surekli karistiriyor, arada Mala, Naya falan gibi seyler soyluyorduk. Simdi en azindan bizim kafamiz daha az karisiyor. Ustelik bir ayi yavrusuna o kadar benziyor ki Ayuşka agizdan cok dogal bir sekilde cikiyor :-)

Neyse, yuruyuste bir ara biz geride kaldik. Ayuska'yi cagirdik, Ayuska bize dogru kosmaya basladiginda biz de geri donup tepeye dogru kosmaya basladik. Oyun olsun diye! Soyle bir 20-30 adim atip kafamizi arkaya cevirince bir baktik Nala orada, Ayuska yok. Akla ne gelir, tabii ki bir calinin dibinde falan, bizim goremeyecegimiz bir yerde dedik. Cagirdik, gelen yok, bir iki adim geriye donduk, onu yolda gorme umidiyle, yok! Yavas yavas bizim sesler yukseliyor, adimlar hafiften hizlaniyor, bir oraya bak, bir bu tarafa, yok, yok!

Giderek panige kapilmaya basladik, 5-6 dakika icinde baktik ayni yerleri kosturarak arayip duruyoruz ve Ayuska'dan iz yok. BU arada Ayuska biraz tirsak oldugundan normalde yanimizdan cok fazla ayrilmayan bir kopek, hele ki cagirildiginda kosup gelmemesi vaki degil. Tam bir "yer yarildi yerin dibine girdi" durumu. Dolastigimiz yerlerde bir kör kuyu oldugu ve gecen yaz buraya domuz yavrularinin dustugu haberi aklima geliyor ama done done araniyoruz, kuyu falan da yok ortalikta. Sonunda Pinar eve cep telefonunu almaya kosuyor, koydekilerden kuyunun yerini ogrenmek icin. Ben panik turlarina devam ediyorum. 4-5 dakika sonra Pinar soluk soluga geliyor, "Ayuska evde" diye! Tam Nasrettin hocanin esegi kaybedip bulma hikayesi. Artik neden tirsti ise belli ki biz kafamizi cevirmeden yanimizdan kosarak gecip solugu evde almis.

Hikaye burada bitecek gibiyken ne oluyor dersiniz, "haydi Nala eve" diye kafami bir ceviriyorum Nala yok. Saat sabah 7:30-8. Nala o gun eve saat 3'te geliyor. Velhasil, sehirden uzak stressiz yasiyoruz diye sevinirken bir kac yil yaslandik herhalde :-)

Tabii bu kaybolma hikayesi aslinda size Ayuska fotograflari gostermek icin bir bahaneydi. Buyrun...

Once eskilerden 2 foto:





Kardesi Carlos ile oynarken:








Bu da yagmurdan sicana dondukten sonra:

22 Aralık 2011 Perşembe

Bugday/Mercimek Ekimi

Yagmurlar bu sene biraz gec kaldi ama Aralik ayina girdigimizden beri yuzumuz biraz guldu. Yaz boyu sararmis olan heryer yine basta eksi kulak (bildigimiz eksi kulak degil, gorunusu yoncaya benzeyen sari cicekli soganli bir bitki), ebegumeci, dalleme (iri papatya), cesitli ucguller, vs. ile dolmaya basladi. Simdilik bunlarin boyu cogu yerde bir karis bile degil ama cok gecmeden kimileri neredeye adam boyu olacak. Bu ani cosmaya belki yagmurdan da fazla katki yapan ise gece boyu heryeri islatan cig.

Bu siralar yavas yavas mercimek, bugday, nohut ekim zamani geldi. Bunlari ekmeyi planladigimiz duz alanlar da tabii ki bu otlarla kaplandi. Bir taraftan Fukuoka'nin dogal tarim tekniklerini uygulamaya calisiyoruz ama henuz onun onerdigi gibi bir baklagil ortucu ile tarlayi kaplamayi beceremedik. Ucgul buranin sicagina dayanamiyor, korunga ve yonca gibi yine cok yillik baklagiller de simdilik ayrik ve diger otlari baskilamakta yetersiz. Bu yuzden kendi ektiklerimize bir sans vermek icin bu otlardan en azindan bir sureligine kurtulmamiz gerekiyor. Permakulturce dusunerek bu problemi nasil cozume donusturebiliriz diye dusununce tavuklari devreye sokmaya karar verdik. Dogrusu cok da dusunmek gerekmedi cunku bir tarafta ozellikle eksi kulaga bayilan ve yaz boyu yesil yabani ot sikintisi ceken tavuklar, diger tarafta yesillik dolu bolgeler... cozum ortadaydi.

Iki farkli seviyede 2 kumesi gezdirmeye basladik. Sistem oldukca basit: Tavuklar kabaca 1 hafta icinde bulunduklari yerde yesil ne varsa ya yiyorlar, ya da eselenerek kopariyorlar (dallemelere pek birsey yapmiyorlar nedense), onlari komsu bolgeye alip arkalarindan biz giriyoruz, bir dirgen ile topragi biraz gevsetip icine bugday, mercimek karisimi atiyoruz, sonra tirmikla soyle bir duzeltiyoruz, ardindan bolgenin (kabaca 15 m2) etrafina bakla ve/veya nohut sokuyoruz, uzerine samandan ince bir malc seriyoruz. Sonrasi, tavuklarin ilerlemesi icin 1 hafta daha beklemek.





Kubbe kumesin oldugu seviyede ayrik problemi oldukca kotu. O yuzden bu bolgede sadece dirgen ile gevsetmekle kalmiyor, gevsetilen topraktan ayriklari (bermuda grass) tek tek söküyoruz. Bu haliyle oldukca fazla bir emek istiyor, arti uzun vadede bir ise yaramadigini da hem okuduklarimizdan hem de kendi tecrubelerimizden biliyoruz. Amac kisa vadede son kez bu emegi harcayip ayriga karsi biraz avantaj kazanmak ve arkasindan cok yillik baklagil ortulemesine agirlik vermek.

Iste bu seneki denemelerimizde bizi asil heyecanlandiran kisim da bu. Bu uygulamanin ilhamini bize veren Emre Rona oldu. Esi Melis ile bir sure Datca'da zaman gecirdiler ve sagolsunlar zaman zaman bize yardima geldiler. Bir seferinde bizdeki cok yillik mor fasulye benzeri bir sarmasigi goren Emre, bunun ne oldugunu internetten buldu. Meger bu bitki, ciceleri, yapraklari, ve fasulyeleri tazeyken ve kuruyken yenebilen lablab purpureus imis.





Wikipedia'da bakarsaniz tohumlarinin guzelligini goreceksiniz.Biz harika ciceklerinden ve azot baglama ozelliginden dolayi bu bitkiyi arazide yaygin olarak kullanmayi zaten dusunuyorduk ancak hakkinda biraz okuma yapinca aklimiza bunu Solitude Farm'daki black velvet bean benzeri bir sekilde yer ortucu olarak kullanma denemesi yapmak geldi. You Tube'da seyrettigimiz bir video'da tek yillik black velvet bean'lerin arasina pirincleri serpip sonra bunlari diplerinde keserek bir hali gibi topluyorlar, sonra da yine bir hali gibi mulch olarak tohumlarin uzerine serpiyorlar.

Lablab'in tohum kesecikleri daha yeni yeni olgunlasiyor, biz de olgunlasanlardan alip alelacele bugday/mercimek alanlarina kabaca 2m. ara ile ekiyoruz. Ama tohumlarin olgunlasmalarindan da belli ki su siralar asil ekim zamani degil. Fotograflarda kesik pet siselerin altinda onlar var. Henuz bir cimlenme olmadi. Ekimi bir kez daha baharda deneyecegiz. Tabii bu sefer biraz boylanmis olan bugdayin arasina girip, kucuk alanlar acarak ekmemiz gerekecek. Pet siseleri hem yerleri belli olsun hem de ufak bir sera etkisi yaratabilelim diye koyduksak da birer ikiser kopeklerin agzinda oyuncak haline geldiler.

Lablab bu ortamda gelisecek mi, gelisirse yer ortucu olarak yabani otlari baskilayacak bir yogunluga erisebilecek mi, ekim oncesi dipten kesildiginde tekrar buyuyebilecek mi? Bunlarin hepsi su asamada bilinmez. Ama eger basarili olursa Datca'da Fukuoka tarzi tarim icin buyuk bir asama kaydetmis olacagiz, bu kesin.

7 Aralık 2011 Çarşamba

Hirsiz vaaar!

Kaynak: WebHatti

Hafta basi yer fistiklarini hasat ettik. Yuksel teyzeler toplayip da kurutali belki bir ay olmustur. Bize de soyleyip duruyordu, bak kurutamayacaksiniz, toplayin diye. Sonunda gecen gun topladik. Cok bir sey degil. Deri topu bir 3 kg'lik bir yogurt kabi kadar. Keske daha cok ekseymisiz. Toplamasi pek zevkli. Sanirim hasadin en guzeli topragi eseleyerek yapilani! Her seferinde insan hazine bulmus gibi oluyor. Eh, tozlu toprakli ya, iceride kurutmayalim dedik, disari serdik. Ertesi gun sabahtan bir kac saat ciftlikte degildik. Oglen vakti geldigimizde yer fistiklarini serdigim yerde (karavanin dibindeki pergole) kala kala bir avuc kadar kalmis oldugunu gordum. Inanamadim. Dogrusu o anda biz yokken birinin geldigini ve bize oyun ettigini dusunduk. Cok da yanilmamisiz, bize bu oyunu eden burada "malaş" denen alakarga cikti! Uzumleri yedigini gormustuk, sonra Yuksel teyzelerin yer fistiklarini tam kurumadan neden topladiklarini hatirladim! Ah bu daha once aklima gelseydi diye cok dovundum ama oldu olan. Simdi en azindan tohumluk biraktilar diye tesekkur ediyorum.

Not 1: Internette alakarga fotografi ararken bu fotografi buldum!:)
Not 2: Tepedeki fotograftaki alakarga tam bizim buradaki degil. Belki bir denk getirirsek fotografini cekeriz, paylasiriz tekrar.
Not 3: Yeni ogrendik ki bu kusun ismi ingilizcede Eurasian Jay'mis. Latincesi de Garrulus glandarius