31 Mart 2009 Salı

Mimozalar Cicekleniyor

Epeydir mimozalarin uzerinde duran tomurcuklar bir haftadir hizli bir sekilde cicege donusmeye basladi. Sari tuyden toplar, cok guzel. Arilar sayesinde artik agaclarin sesleri de var! bunlar cok arsiz ve anlasilan buranin iklimini seviyorlar. Heryerden cikmislar. Buyukce olanlari agac formu vererek budadik, sayelerinde ortalik epey bir yesillendi. Kucukleri de dipten kesmeye calistik ama onlardan tam kurtulus yok. Ille de "ben de buyuyecegim" diye ugrasip duruyorlar. Iki gundur hava da harika. Bahar resmen insani durtukleyip kulagina "MERHABA" diye bagiriyor sanki.

Beyaz Saray'da Organik Sebze Bahcesi

Michelle Obama, Beyaz Saray'da organik sebze bahcesini baslatmis. Simdi Beyaz Saray'i ziyaret edenler, zamanlama olarak hasat zamanini secmeliler!:)

Ne guzel!

30 Mart 2009 Pazartesi

Yildirim

Elektrik kesintileri ile basimiz dertte. En sonuncusunun sorumlusu cok yakinlarimiza dusen bir yildirim. Sayesinde elektrik sayacimiz, motor koruma rolemiz ve su seviyesi rolemiz ayvayi yedi. Yani suyumuz kesildi cunku pompa su cekemiyor.

Cuma gunu sayacimiz degisti (bir ara elektrik kesilmisti yine, oradan bildik). Cumartesi Datca'ya indigimizde ilk suphelendigim motor koruma rolesinden aldim ve degistirdim, olmayinca bir Datca seferi daha yapip digerinden de bir tane aldim. Tam tornavidalari cikarip takma isine girisecegim, kapimiza bir araba yanasti. Ertesi gunku muhtarlik secimleri icin halihazirdaki muhtar ve aza adaylarindan biri oy istemeye gelmisler. Biraz muhabbetten sonra Halil'in (aza adayi) bir zamanlar elektrikcilik yaptigi ve bu islerden iyi anladigi ortaya cikti. Ben de hemen "madem beyaz esya getirmediniz, o zaman su pompaya bir bakalim" dedim. Saka, saka bir bulasik makinesi getirmislerdi. Yok, yok, bulasik makinesi yoktu ama Halil sagolsun hemen yardim teklif etti.

Sadece gozle bakmak cok verimli olmadigindan bir kosu aletlerini alip geldi. Su seviyesi rolesini takinca calisti ama kuyudan su deposuna akan su cok ciliz. Epey bir zaman kaybindan sonra ortaya cikti ki elektrik isletmesi yeni sayacimizi takarken ters takmis ve hem kuyudan depoya basan motor ters donuyormus (ilk bunu yaptik, hala hidrofor calismiyor!) hem de kucuk tanki dolduran motor. 2 kabloyu ters cevirince halloldu, tabi alakasiz birsuru seyle 2 saat ugrastiktan sonra. Siz siz olun sayaciniz degisirken hangi kablo nereye takiliyor bakar olun.

Ozlemissinizdir!

Epeydir sizi Payam ve oyuncaklarindan habersiz biraktik. Asagidakiler sizi bir sure idare eder!




Biological warfare?

Bir suredir cam agaclarindaki tirtillarin keselerinin uzerinde bir cesit bocek dikatimizi cekiyor. Ya bunlari yiyor ya da bunlarin baska birseyinden yararlaniyor. Belki bir bileniniz cikar...

27 Mart 2009 Cuma

Hurma zeytinini hurma zeytini yapan neymis?

Bu sabah bir mail aldim. Uyesi oldugum Kaktus Rehberi grubundan. Bir doktorun yolculuk sirasinda bozulan arabasini tamir ettirmeye calisirken tanistigi, Koy Enstitusunden mezun emekli bir ogretmenin anlattiklari uzerine. Koy Enstitusunden mezun olmayi hurma zeytinine benzetmis. Ve hurma zeytini nedir diye soran doktora soyle anlatmis:

"Egenin bazı yerlerinde olur. Ağaç aynı ağaçtır ama her yıl kasım ayı sonu gibi denizden karaya esen rüzgar ile zeytin ağaçlarına bir mantar bulaşır. Bu mantar zeytinin terini giderir, acısını dalında alır. Dalında olgunlaşır zeytinler. Toplandığında yemeğe hazırdır anlayacağın. "

Nereden nereye! Bu aciklama Yuksel teyzenin, neden bir turlu "hurma zeytini hangi agacta olur" soruma net bir cevap veremedigini ortaya cikariyor. Buyuk ihtimal o sene esen ruzgarin yonu, zamani, agacin dallarinin budanma bicimi vs. mantarin hangi agacin hangi dalina yerlesecegini belirliyor! Hurma zeytini agaci yok yani. Gerci bizim agaclarimizda olur mu bilmem. Buranin yerel zeytin agaclarinda olmasi daha mantikli. O mantarlarin kimbilir kac bin yildir evrimleserek uyum gosterdigi agaclar buranin agaclari.

Yuksel teyzenin kocasi, burada dikilen zeytin agaclarinin belli bir seneden sonra koklerinden rahatsizlandigini ve kuruyup gittigini, o yuzden de dikmek yerine, buranin yabani agaclarina asilamanin daha iyi sonuc verdigini soylemisti. Yine ayni mantik.

Boylece bir "sir" daha cozuldu. Var mi bilmek/ogrenmek gibisi!

26 Mart 2009 Perşembe

Tohum macerasi-4



Dun gece viyolun ustunu, filizlerin boyu yuzunden kapatamadim. Sansimiza dun gece gayet yumusak bir hava vardi.

Bu sabah yogurt kaplarindaki tohumlari (hem evladiyelik, hem altintohum) acayip boy atmis buldum. Problemi ustlerinin hala kapali olmasi (hem fazla isik alamamasi, hem de gereginden fazla nem) diye dusunup bu sabah actim.

Bu arada filizlenmis tohumlarin sayisi da hizla artiyor.



Hadi bakalim.

24 Mart 2009 Salı

Tohum macerasi-3




Tam 9. gunde bizim "evladiyelik" pembelerden ucu basini tohumdan kaldirdi!:) Cok ciliz gorunduler gozume. Bu sefer de buna endise etmeyecegim, guclu olan devam edecek yoluna dedim.

Yuksel teyze ogleden sonra bize geldi. Ona tohumlari gosterip de "hala bir hareket yok Yuksel teyze" diye sikayetlenirken bir baktim, bizim 3 tohum (birinin basi hala toprakta, diger ikisinde de birinin basinda tohum kabi, digerininkinde su damlasi) inadina beni yalanci cikarircasina oradan bakiyorlar. Sevinc diz boyu tabi ki.






Eee, ne demis atalar:
- sabrin sonu selamettir
- sabirla koruk helva, dut yapragi atlas olur (bu atasozunun dut yapragi kismini bilmiyordum)
- sabir acidir, meyvasi tatlidir (bunu da daha once hic duymamistim. Google sagolsun!;)

Evet, mesaji aldigim belli, di mi?

Notlar:
1. Emecik pembelerinde bir hareket yok.
2. Altintohum domates tohumlarinda da filizlenme baslamis.
3. Hem evladiyelik ve altinkum tohumlarinin hem viyolde olanlari hem de yogurt kaplarinda olanlari filizleniyor.
- Ektigim diger tohumlarda (yesil biber, kirmizi biber, patlican) bir hareket yok. Yuksel teyze zaten biber gec filizlenir, merak etme dedi!:)

23 Mart 2009 Pazartesi

Tohum Macerasi-2

Eveeet, bugun 1 hafta oldu, bizim tohumlarda hala mutlak bir sessizlik hakim! Gecen bir hafta boyunca geceleri epey soguktu. Tohumlari koydugum sunroom'da sicaklik 10 derecenin altina dustu ki bu okudugum makalelere gore pek iyi bir sey degil. Ben de aklimca bu kaplari yerlerinden oynatmak (gunduzleri sunroom, geceleri karavanin ici) yerine, sunroom'daki yerlerini soguga gore daha korunakli hale getirdim. Altlarina bir kac gazete ve kilim, ustlerine de geceleri yine bir kac gazete ve baska bir kilim orttum. Viyolde ve yumurta kabindaki tohumlarin ustunu gunduzleri acik tutuyorum. Ve gunde bir kere fisfisliyorum. Yogurt kaplarindakini bir iki kere suladim ama sanki bugun kapaklarini acip baktigimda epey nemli/islak gibi geldiler ve bugun onlarin da ustlerini acik biraktim. Bir dizi denemeler icindeyim anlayacaginiz.

2 gecedir elektrikli sobayi orada yakiyoruz. Karavanin kapisini da actik. Onlar icin o kadar soguk olmuyor, biz zaten serinde yatmayi seviyoruz!:) Iyi bir cozum oldu.

Bu durumu anlatan uzuuun bir maili, sonunda ne onerirsiniz diyerek PDA grubuna attim. Biri bana ozel, "sabir ya sabir" diyen bir mail atmis. Cok guldum!:)) Iste bendeki eksiklik.

17 Mart 2009 Salı

Bitki diplerine mulch koyma

Bildigim kadari ile bitki diplerine mulch (cesitli malzemeler olabiliyor ama en yaygini agac kabugu parcalari) koymanin uc faydasi var:
- topragi fazla suyun carpma etkisinden koruyarak kaymaklanmasini engellemek
- topragin nemini korumak
- yabani otlarin cikmasini engellemek

Tabii bu faydalarinin ortaya cikabilmesi icin en az 3-4 santimlik bir tabaka olmasi gerekiyor. Burada bu materyali bulamadik. Kimse bu islemi bilmiyor, bize de yerine kullanabilecegimiz bir ortu malzemesi oneremiyor. Biz de buradaki marangozlardan (ilaclanmamis) talas alip denemeye karar verdik. Ruzgardan ucusur diye korkuyorduk ama sasirtici bir sekilde yerlerinde kaldilar. Simdilik 2 agaca denedik. Hatta birinin dibine cam agaclarinin altindan dokulmus cam igneleri toplayip koyduk. Hem daha guzel gorunsun hem de savrulmayi engellesin diye.

Icinizde bu uygulamayi yanlis/sakincali bulan var midir? Agac miktari cok oldugundan epey bir marangoz ziyareti yapmamiz gerekecek, yanlis bir sey yapiyor olmayalim. Onerilerinizi bekleriz.

16 Mart 2009 Pazartesi

Ayakli Kaktus isteyen?

Yenilerde Kaktus Rehberine uye oldum. Umuyorum bizim sukkulentler de cicek acacak ogrendiklerim sayesinde. Ama anlatmak istedigim o degil. Bugun gruba bir mail geldi. Icinde de bu fotolar:







Bu kadar sevimli olunmaz ki! Tavuklardan once kirpi beslemek istedigime karar verdim ben...

Tohum Macerasi-1


Bugun epeydir erteledigim tohum ekme seansini gerceklestirdim! Iki sey icin beklemedeydik:

1. Havalarin isinmasi: Karavanin onundeki sunroom'da geceleri isi 10 derece civarinda olsun da aksamlari ektigimiz kaplari karavana tasimayalim, tohumlari rahatsiz etmeyelim diye.

2. Topragin dikime hazirlanmasi: Asil ekecegimiz yeri ne yazik ki sonbaharda yagmurlar oncesi surduremedigimiz icin su anda topragin "tava" gelmesini bekliyoruz. O da yagmursuz bir kac hafta gecmesi demek. Tohumlar genellikle ekildikten 40 gun sonra topraga dikilmeye hazir hale geliyormus. Sonucta fideler topraktan once hazir olmasin diye de bekledik.

Bu sabah, Tugrul kopeklerle gezmeye cikti ben de tohumlarin basina. Stres diz boyu! Ekmek icin bir tane 45'lik "viyol" (birer birer tohum ekmelik minik gozler) var. Kalani icin de tava yogurtlarinin kaplari. PDA'den tohumlar geleli epey oluyor. 4 minik kilitli poset geldi. 2'si Kusadasi Gursel Tonbul Organik Ciftliginden, diger ikisi de Datca Emecik koyunden! Bu sene belki pazarda bu tohumlari gonderen kisi ile tanisiriz!:) Her bir posette 20 tane tohum var.



Ben hepsini bu sene kullanmayayim dedim, belki hepsini telef ederim! Pembelerle birlikte Datca'dan aldigim hybrid olmayan Altin Tohum domates tohumlarindan, kirmizi ve yesil biber ile patlican tohumlarindan da ekeyim dedim. Alirken dikkat etmemisim, biber ve patlican tohumlari ilaclanmis!:( Yapacak bir sey yok. Morali saglam tutmaya calisarak ise giristim. Kagit, kalem, makas (neyi nereye diktigimin notunu almak icin), ekme kaplari (kaplardan birinin de yumurta kartonu oldugunu soylemis miydim! Tamamen deneysel, cocuklar icin projeler oneren bir sitede okumustum; patlican ektim, olmazsa uzulmeyecegim!), turf ve de "fis fis" su puskurtme aleti! Hersey hazir taş evde. Tabi bir de Payam. Merakli gozlerle orayi burayi kokluyor. Bu arada domates tohumlarinin hepsi de birbirinden farkli; Kusadasi tohumlari kucuk, grimsi beyaz renkte, Emecik tohumlari kirmizi, Altin tohum ise beyaz ve tuylu!

Neyse lafi uzatmayayim, once turfu kaplara doldurup, elimle hafifce bastirdim. Ardindan da teker teker tohumlari koyup, ustlerine yeniden incecik bir kat turf serptim. Onu da hafifce bastirdim.



Bunlari yaparken aklima, cok mu turf koydum, yoksa az mi, fazla mi bastirdim gibi sorular ususup durdu. Ciftcilerin boyle ekmedigi kesin! Acemiligin verdigi tedirginlik! Tabi is uzun suruyor. Bu arada fazla sessizlikten olsa gerek, taş evin asil sahipleri citir citir bir seyler yapmaya basliyor. Payam pur dikkat. Ben arkami donuk tutarak, gormezsem burada olamazlar mantigi ile ise devam ediyorum. Payam bir ara kutularin arkasina girmeye calisip da gurultu artinca, gerektiginde taş evden disari hizli bir sekilde firlayabilmek icin mevzilenip elimi hizlandirmaya calisiyorum. Payam'in caydirici arastirmalari sonucu ses kesiliyor ve ben bir kac da fotograf cekip (bir cogunda yakin cekimler yuzunden focus cok bozuk!:( isi bitiriyorum.

Sonra hepsini sunroom'a getirdim. Guzelce fis fis suladim, tava yogurt kaplarinin agzini kapattim, viyolu de naylon posete koydum. Kimi strec/saran wrap'le sariyormus. Strecte, sanki tohumlar kafalarini cikarinca hemen ona yapisacaklarmis gibi geldiginden poset denemeye karar verdik. Sunroom gunduzleri gayet guzel, sicacik, aydinlik. Direk gunes gelmiyor. Sahi, hani havalarin isinmasini bekliyorduk ya, meteorolojinin sitesinden baktik, bu aksam 5-6 derece olacakmis! O istemedigim tasinma isi ne yazik ki oldu. Tasimalar sirasinda umarim tohumlar mutsuz olmayacak.

Onumuzdeki bir kac gun kapaklari acmayacagim. Diger PDA uyelerinin tecrubelerinden anladigim, kapali ortam nemi tutuyormus. Bir kac gun sonra acip duruma gore sulayacagim. Bir haftaya kadar filizleri gormeyi bekliyoruz.

Onumuzdeki sene eger bol tohum alabilirsem, direk topraga ekmeyi denemek istiyorum. Kurda, kusa, bize diyerek! (Atlas dergisindeki bir makaleden)

11 Mart 2009 Çarşamba

Benim de Soyleyeceklerim Var!

Uzuntum bilim adina degil, gelecek kusaklar adina da degil. Akil eninde sonunda dogruyu kabul ettirecek. Ama olan bize oluyor :-(

Bu devirde yeniden dunya duz degil, hem de merkezde degil, gunesin etrafinda donuyor tadinda bir tartismayi yapiyor olmak aslinda heyecan verici. Zaman makinesine binmis gibi, o zamanlarda dunya donuyor diyen bir avuc azinligin neler hissettigini anlayabiliyoruz. O heyecanli zamanlari goremedik diye uzulmeyin, bu da bizimki. Daha kimbilir sirada neler var!

Sadece Darwin



Bu fotografi, bir kac hafta once sevgili arkadasim Onder gondermis bir emailinde. Darwin 7 yasinda. Ve elindeki bitkiye dikkatimizi cekmis.

Dunden beri gazetelerde, arkadaslarimizdan gelen maillerde ve uye oldugum bazi gruplarda Tubitak'in Bilim ve Teknik dergisinde, Darwin'in 200. dogum yili nedeniyle hazirlanan kapak yazisini kaldirmasi tartisiliyor. Kendi adima, bu olayi cok talihsiz ve utanc verici buldum, uzuldum.

Iyi ki dogdun Darwin!

6 Mart 2009 Cuma

Cekirge bir sicradi iki sicradi ...

Ucuncusunde de fena tosladi!

Bir kac aydir, burada yetisen yabani otlardan pazarda alip duruyoruz. Saticiya da tarifini soruyoruz. Evde hemen otlar tazeligini yitirmeden deniyoruz. Tarifler pek farkli degil. Ilk secenek onden haslayip, uzerine zeytinyagi, limon dokup salata gibi yiyorsunuz. Genellikle corbalarin yaninda yiyorlar burada. Ben cogunlukla sarimsak da ekliyorum. Diger alternatif de hasladiktan sonra irice dograyip, tavada kavurdugunuz bir sogana ekliyorsunuz. Birlikte bir sure kavurduktan sonra uzerine yumurta kiriyorsunuz. Bu yumurtali tarifi bazi otlar icin haslamadan veriyorlar.

Gecen hafta Yuksel teyzeden "tilki" diye bir ot duydum. Neden adi tilki sorusuna cevap alamadim. Belli ki Yuksel teyze cok seviyor. Onu sogansiz, sadece yagda biraz kavurup, yumurta kiriyormus. Bitkisi cok dikenli olurmus. Eller falan parcalanirmis toplarken. Pazardan tilkiyi gorunce hemen aldim. Kucucuk bir demeti (neredeyse 3 parmagim kalinliginda bir demet) 2 TL. Amma pahali deyince, kadincagiz ellerini gosterdi. Sanki Payam saldirmis, parcalayip atmis gibi! Once kuskonmazin (asparagus) yabanisi sandim. Tipi biraz benziyor. Daha incesi gibi duruyor. Gordukten sonra da neden tilki deniyor anlayamadim!:) Onu aldiktan sonra baska bir pazarcida "sarmasik" dedikleri, tilkiye benzeyen bir ot gordum. Kadin cok onerdi. Onun da demedi 2, 3 demedi 5 TL dedi. Tabi ben de 3 demet aldim. Demetleri suyun icinde bekletirsen dayanir dedi. Tarif de soyle verdi: Azicik su ve zeytinyagi ile teflon tavada, agzi kapali, kisik ateste pisiriliyor. Sonra da yumurta kiriliyor. Kesinlikle bicak, ya da metal kasik, catal degdirilmiyor piserken diye de uyarildim.



Fotografta da goruldugu gibi epey uzun ve sacakli. Posetten tasiyor. Yolda giderken farkeden hemen herkes laf atti! Tarifini verenler, cok sevdigini soyleyenler derken, bizim koyden bir amca ile teyze "himm, bunlar biraz aci olur ama, guzeldir gene de" dediler. O anda hafiiif bir suphe olustu. Neyse, eve geldik, ben ucundan koparip yedim. Aci falan degil. Iyi dedim. Sonra bir demeti tavaya tarife gore koydum. Biraz sonra Tugrul geldi, catalla tadina bakmis, "cok garip bir aciligi var Pinar" dedi. Eyvaaah! Piserken saldigi su acayip aci ama aci biber acisi degil. Sadece suyu degil kendisi de acilasmis. Yenilir yani yok. O arada Izmir'de yasayan abimlerle konustum. Abim, bu iki ot icin pazarcilardan aldigim tarifi bana aynen, bir guzel verdi! Abimin zaten bilmedigi bir sey var mi acaba!:) Biz aci dedikce annem ve abim "yenir yenir, senede bir kere, sifa niyetine yiyin" deyip durdular.

Biz yiyemedik! O gun tavada durdu. Atmaya kiyamiyorum! Yumurta ile pisirmeyi denemeye cesaretim yok, yumurtalar ziyan olacak korkusundan! Ertesi gun bir daha tadina baktim. Sanki tavanin ustunde kalanlarin aciligi biraz gecmis gibiydi. Ama altta bekleyenler hala aci. Sonunda baska bir tavada yumurtali pisirip bol ekmekle yedik!:) O gun Yuksel teyzeye gidip sordum. "A kizim onu niye aldin. O pek "şatır" degildir. Biz hic yemeyiz" dedi!

Kalan 2 demet hala duruyor. Cig, salatasini yapip deneyecegim ama cesaretimi toplayamiyorum. O da zeytinyagi, limon ziyan etmek mi olacak!

Tilkiyi de ardindan pisirdim. Bekledigim gibi kuskonmaz tadi cikmadi. Onda da hafif bir acilik var. Ama yenilebilir hala.

Yaaa, iste boyle. Bundan sonra ilk defa denediklerimizden kucuk miktarlarda almaya karar verdim. (Tugrul'un bana hatirlatmasi gerekebilir!;)

Ama dogrusu simdiye kadar bu cekirge ucten epey fazla hem de oldukca guzel sicradi, hakkini da yememek lazim!

4 Mart 2009 Çarşamba

Veterinerimiz Sagolsun...

Bugun yine mini bir kriz yasadik. Sans eseri disari ciktigimizda Layka'yi kendi agzini on ayagi ile deserken bulduk. Aman deyip kostum, bir baktim dis dipleri kan icinde, agzindan salya akiyor, dil sarkmis iceri cekemiyor. Ayagin biri agzina sokmaya calismaktan kan olmus. Anlayacaginiz oldukca ic kaldirici bir goruntuydu. Hemen veterineri aradik, daha leblebi demeden ari sokmustur, antihistaminik verin dedi. Bir taraftan ne oldugunu anlamak iyi de (bu konusmadan sonra dile bir baktim, altinda kocaman saydam balon gibi bir kesecik olusmus) bu sefer ya dil daha da siser, nefes alamazsa diye panikle attik Layka'yi arabaya, dogru Datca'da eczaneye. Tabii yanimiza hapi sarip yutturmak icin yiyecek birseyler de alarak.

Zavallicik dogru durust yutamadigindan agzindan birkac kez dusurdu. Hapin ne kadarini yutabildigini anlayamadigimizdan emin olalim diye donuste bir de veterinere ugradik. O da sagolsun bir igne yapti. Yarim saat icinde Layka agzini toparlamaya baslamisti. Aksam yuruyusunde neredeyse normaldi diyebilirim.