Guzel bir sabah, ciftcimiz sebzeleri arasinda dolasirken bamyalarinin tomurcuklari uzerinde bitleri (aphid) farkeder. "Nasil oldu da daha once gormedim, epey de cogalmislar" diye dusunup hemen ilaca sarilir. Bitlerle birlikte onlari ciftciden cok daha once farkeden birkac ugurbocegini de oldurur. Ama bitler bu saldiriyi kolay atlatir. 4-5 gun sonra bu sefer daha cok olarak geri gelmislerdir. Ugurbocekleri de toparlanmaya calismaktadirlar ama onlarin bitlerin hizina erismeleri mumkun degildir. Ciftci, ikinci ilac saldirisi ile durumu kontrol altina aldigini zannederken ugurbocegi ve belki diger bazi avcilari tamamen ortadan kaldirir. Tahmin edeceginiz gibi bitler cok gecmeden geri donerler ama bundan sonra bitlere karsi ciftcinin elindeki ilactan baska bir yardimcisi yoktur. Hos, bu ilacin ne kadar ise yarayacagi da suphelidir, cunku aphid'lerin icinde hep bu ilaca en dayaniklilar geriye kalip nesillerini surdurmekte, sonunda ortaya cikan superaphid'leri oldurmek icin yeni ve daha guclu/daha zararli ilaclara terfi etmek gerekmektedir (ornek Gaia's Garden kitabindan).
Gercekten de korkunc bir hikaye. Bunun benzerlerini ben bizzat buradaki koylulerden kac kere dinledim.
Permakultur okumalarina devam ettikce iyice ortaya cikan bir konu organik tarimin, artik endustriyel tarimdan cok da ayiredilir bir hali kalmadigi (genelde uygulandigi sekliyle). Tabii ki arada belirgin farklar var: sentetik gubre kullanilmamasi, bazi bocek ilaclarina izin verilmemesi, antibiyotik ve hormonlarin kullanilmamasi, vs. Ancak gorebildigim kadari ile organik pazarin giderek buyudugunu goren buyuk sirketler hizla bu pazara girmis ve eski aliskanliklarini organik tarima da uygulamaya baslamislar. Buna kucuk ciftciler de dahil. Yani organik tarim da ayni endustriyel tarim gibi cesitlilikten arindirilmis, surulerek dumduz edilmis, topragin yagmur ve ruzgara acik oldugu, urunlerin gruplar halinde birarada oldugu tarlalarda yapiliyor. Bu haliyle organik tarim, bir anlamda endustriyel tarim ile tamamen dogal tarimin (bitkilerin neredeyse bir ormanda, cesitlilik icinde karisik bir sekilde buyumesi - bunun detaylari sonra) ortasinda bir yerde. Bu yuzden de endustriyel tarimin karsi karsiya oldugu bircok sorunla organik tarim da karsi karsiya, hem de elinden bazi silahlar (kimyasallar, vs.) alinmis olarak.
Bu sorunlardan en onemlisi belki de bitki zararlilari. Benzer bitkiler yanyana olunca ve etrafta bir ormanda gorulen cesitlilik olmayinca (pek cok organik ciftlik, uretimi ile alakasiz gordugu ciceklere, fundaliklara, agaclara, goletlere, kuslara ve diger hayvanlara gereken onemi vermiyor) zararlilar inanilmaz bir hizla artiyorlar. Bu durumda ya zararlilara karsi kaybedilecek bir savas basliyor, urun kayiplari arttigindan maliyetler yukseliyor, ya bu isi hobi olarak yapanlar sonunda pes edip zirai ilacciya gidip care ariyorlar, ya da organik firmalar yeterince guclulerse standartlari degistirtip, belli bazi bocek ilaclarina izin verilmesini sagliyorlar.
Daha onceki organik tarim okumalarimda surekli olarak zararlilarla nasil organik mucadele yapilacagi konusuna rastladigimdan permakulturde bu konunun aniden ortadan kaybolusunu uzun sure anlayamadim. Yavas yavas idrak ediyorum ki guzel bir sekilde tasarlanmis bir permakultur bahcesinde zararlilarla mucadele diye bir is yok. Daha dogrusu biz bu mucadeleyi daha bahceyi tasarlarken yuzlerce bitki secimi ve bunlarin biribirine gore konumlarini belirlerken yapmis oluyoruz. Belki sectigimiz bitkilerin yaridan cogunun gorevi bize urun vermek degil, kuslara konacak dal saglamak, onlarin yiyecegi bocekleri cekmek, ruzgari kesmek, topragi zenginlestirmek, vs. Bu zengin ortamin ortasina serpistirdigimiz urun alinacak bitkiler oylesine bir bitki, bocek ve diger canli cesitliliginin icindeler ki burada herhangi bir zararlinin cok fazla cogalmasi zaten mumkun degil.
Permakulturde hicbir zaman sifir zararli hedeflenmiyor. Hatta bir miktar zararlinin yasamayi surdurebilmesi icin onlara yasama alani bile saglaniyor ki onlari yiyen avcilar bizim araziden tamamen cekip gitmesin. Bitkinin dibindeki ortuden fundalarin altina, bilerek bicilmemis otlarin dibine kadar pek cok yerde yardimcimiz bocekler hazirda bekliyor. Ne zaman ki bir zararli cogalmaya basliyor, onlari kontrol edecek en az birkac cesit bocek, kus, tavuk, vs. yanibaslarinda. Tabii kaliteli ve yasayan bir toprakta yetistigi icin kendiliginden zararlilara dayanikli bitkiler de cabasi. Yine ayni kitaptan: Yazar, San Francisco'daki harika organik bahceleri ile unlu bir ekolojik egitim enstitusunu (Occidental Arts and Ecology Center) gezerken ekolojist Brock Dolman o sirada bir grup ziyaretciyi gezdirmektedir. Ziyaretcilerden biri belli tur bir zararli ile nasil mucadele ettiklerini sorunca Brock soyle cevap verir: "Zararlilar konusunda maalesef yeterli bilgim yok. Bahcemizde ekolojik denge o kadar iyi bir durumda ki herhangi bir bocek zarar yapacak kadar cogalamiyor. Bu yuzden zararlilar uzerinde uzmanlasmamiz hic gerekmedi."
Evet, inanmasi guc ama bu tip ornekler tekrar tekrar cikiyor karsima. Bakalim bu teorik bilgileri hayata gecirmek nasil bir zaman araliginda mumkun olacak. Bu yaklasimin gecerliligini denedikten sonra daha kendine guvenli bir sekilde bu konulara donmeyi planliyorum. Ama biliyorum ki bu gecis sancisiz olmayacak. Kisa vadede boceklerin bir suru emek ile buyuttugumuz bitkileri yedigini seyretmek zorunda kalacagiz. Taa ki bahcedeki bitki, bocek ve diger hayvan cesitliligi artip belli bir denge saglanincaya kadar!
18 Eylül 2009 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
kardeş bitkileri pembe domatesler için biz de gözlemleyebildik. kadife çiçeği fideleri dikerken yoktu ama köyden saksılara dikilmek üzere alınan bütün fesleğen köklerini domates fidelerinin yanına ektim. tüm itirazlara da şiddetle karşı çıktım. bu fesleğenler domatesler için gerekli diye. ve sonuçta gelen haberler son derece iyi. yanında fesleğen olmayan diğer domates çeşitlerinde görülen problemler pembe domateslerde yok, mutlu mesut tombul pembeler vermekteler...
Ilgiyle okuyorum. Aklima iki soru geliyor bu islerden hiic anlamayan biri olarak. Birincisi, cevrede permakültür uygulanmiyorsa sizin uygulamaniz daha güc olacak galiba. Oradan zararlilar ulasacak cünkü sürekli. Ikincisi, büyük dedelerimizin gecen yüzyilin basina kadar yaptiklari tarimin(hormonsuz, kimyasal ilacsiz, endüstrilesmemis ama bugünkü anlamiyla organik de olmayan?) sorunu ne? Uygulanabilirligi mi yok artik? Permakültürden farki ne? Cok sordum. Sadece aklima geldi de...
Evren, simdi permakultur kursu icin 1 haftaligina yola cikiyoruz. Orada bu sorularin cevabini ogrenmeye calisip kendi bildiklerime ekleyerek donuste cevaplandirmaya calisayim.
Her tarafta konvansiyonel tarim yapilirken permakultur uygulamak kesinlikle bazi dezavantajlari getiriyor beraberinde. Arsamizin hemen arkasinin orman arazisi olmasi bir miktar yardim edebilir. Diger sorunu yeni bir blog yazisi ile cevaplamaya calisacagim.
Yorum Gönder