31 Mart 2010 Çarşamba
Bir Ascibasinin Gozunden
* Puffer-fish
Bir arkadasimiz bizimle bir TED videosu paylasmis. Ingilizce, turkce alt yazi da var. Cok hosumuza gitti, biz de sizlerle paylasalim istedik. Video "surdurulebilir balik" arayisindaki bir ascibasinin konusmasi.
Keyifle izleyin.
* Puffer-fish, Golden Poison kurbagasinin ardindan en zehirli ikinci omurgali hayvanmis.
Labels:
havadan sudan,
permakultur
25 Mart 2010 Perşembe
Kargi-Kizilova Sarnicina Yuruyus
Gecenlerde bir pazar hizli bir organizasyonla, bir kac arkadasla Kargi koyundan, Kizilova'ya yuruduk. Hava kapaliydi ama aldirmadik. Yolda cok guzel salep/yabani orkideler orkideler gorduk.
Bir de cok guzel bir bocek.
Bu ise bana durusuyla sirtustu yatmis Payam'i hatirlatan bir cicek!:)
Yolun sonunda sarnica vardik. Oldukca iyi durumdaydi.
Karsi kiyi komsularimin sarniclarla ilgili guzel bilgiler veren yazilarini burada ve burada okuyabilirsiniz.
Dediklerine gore Kizilova'dan devam edilirse Domuz cukuruna varilirmis. Yalniz simdiye kadar Domuz cukuruna kaybolmadan gidip donen biriyle konusmadim. Herkesin dilinde ama iyi bir rehber lazim!:)
Biz devam etmeyip geri donduk. Donus yolunda hafif hafif yagan yagmurla islandiysak da Kargi koyunda guzel bir patates, bira ile bir yandan kuruduk bir yandan da dinlendik.
Bir de cok guzel bir bocek.
Bu ise bana durusuyla sirtustu yatmis Payam'i hatirlatan bir cicek!:)
Yolun sonunda sarnica vardik. Oldukca iyi durumdaydi.
Karsi kiyi komsularimin sarniclarla ilgili guzel bilgiler veren yazilarini burada ve burada okuyabilirsiniz.
Dediklerine gore Kizilova'dan devam edilirse Domuz cukuruna varilirmis. Yalniz simdiye kadar Domuz cukuruna kaybolmadan gidip donen biriyle konusmadim. Herkesin dilinde ama iyi bir rehber lazim!:)
Biz devam etmeyip geri donduk. Donus yolunda hafif hafif yagan yagmurla islandiysak da Kargi koyunda guzel bir patates, bira ile bir yandan kuruduk bir yandan da dinlendik.
Labels:
havadan sudan,
yuruyus
24 Mart 2010 Çarşamba
Datca'da Solucan Ciftligi
Hatirlarsiniz Datca Cevre Dernegi'nin bir alt grubu olarak organik atiklari degerlendirmek icin cesitli prototipler gelistiriyoruz. Bu sefer solucan kovasi denemesi yapiyoruz. Maceralarimizi DACEV'in blogunda okuyabilirsiniz.
Labels:
havadan sudan,
permakultur
23 Mart 2010 Salı
Sucustu Yakalandi
Yumurtalarini sahiplerinden saklamaya calisan tavuk sucustu yakalandi!
Bizim tavuklarin yumurta uretiminde bir suredir epey bir dusme vardi. Ne oldugunu bir sure anlayamadik. Sonra bir sabah Tugrul tavuklari kumeslerinden cikarirken yeni tavuklardan birinin kayip oldugunu farketti. Tum arsayi dolastik, yok! Bu tavuk erken uyandi, kumesten citli kisma gecti, bir yirtici kus da kapip goturdu diye dusunduk. Moral bozuk tabi! 2 saat sonra bizim hanim sakin sakin cikti geldi! Nereden geldigini de anlayamadik. Gunun ilerleyen saatlerinde Tugrul tas eve, harar (buyuk cuval) almak icin girdiginde pencerelerden birinin icinde guzelce duzenlenmis bir folluk bulmus. Icinde 12 yumurtayla!:)
Birini biraktik, digerlerini aldik. O gece kumesin kapisini kapadik, ertesi gun tavuklari disari cikardik ve bizim supheli tavugu goz hapsine aldik. Bizimki daha cikar cikmaz, kostur kostur tas eve girdi ve biraz sonra caktirmadan bir baktik, kendi yaptigi follukta oturuyor!
Semih Kaplanoglu'nun Yumurta isimli filmini seyredenler hatirlar. Filmin baslarinda kucuk bir cocuk kahvalti icin bahcede yumurta arar. Biz bu sekilde olmasin diye kumeste guzel bir folluk yaptik ama anlasilan bazilarinin zevkine uymamis!:)
Kumeste yapmaya alistirmak icin bir kac gun cevrili alanin disina cikarmamaya karar verdik. Disari cikmadiklari ilk gun yumurta sayisi 2'ye dustu! Sanirim streslendiler. Ertesi gun 6 tane yumurta! Simdi yavas yavas alisiyorlar. Ama bu sefer de hepsi kumesin icindeki follugu kullaniyorlar, ve yumurtlamasi gelen bagira cagira icerde yumurtlamak icin oturmus olanin basinda bekliyor. Kumesin disina, cevrili alana folluk olarak kullanabilecekleri bir kac alternatif yer koyduk ama pek ragbet gormedi. Bakalim nereye varacak bu isin sonu!
Labels:
ciftcilik,
havadan sudan
22 Mart 2010 Pazartesi
Bahar geldi, dagildik!
Su aralar sesimiz solugumuz kesildi, farkindayiz da bir turlu enerjimizi toplayip yazamadik. Baharla birlikte bir kosturmacadir gidiyor. Hala bu toprak takvimine uyarak yasamaya alisamadik. Kendimi universitede sinavdan onceki gece sabahlar gibi hissediyorum!:)
Arsada yapilacak herhangi bir isin buyuklugunu, ne kadar zaman alacagini tahmin konusunda cuvalliyoruz. Aslinda problem bir isi tahmin etmekten cok, o isin onculu isleri hic hesaba katmamaktan kaynaklaniyor, ayni yazilim gelistirmede oldugu gibi.
Ornegin is misir dikmek ama birden bire dikilecek yeri hazirlamak icin biribirine bagli 10 tane is cikiyor, kendimi arazinin alakasiz bir yerinde tirpan ile ot bicerken buluyorum (sebze adalarina malc malzemesi cikarmak icin). Bu ortuleme isini daha once de yapmistik, o sirada damla sulamalar altta gomulu kalmis, onlari cikardik. Topragi biraz hahvalandirmak icin uclu catal demir kullanmaya calistik ama bu sirada ekilmis baklalarin koklarini oynattik, onlari biraz mutsuz ettik. Temel permakultur sebzeciligini kavradim zannediyordum ama gercekten yapmaya gelince birsuru detayi bilmedigimiz ortaya cikiyor. Ornegin arada sirada cikan otlari kokunden cekip hemen mulch olarak koyuyorduk ama sonra bunlarin %50'sinin tekrar kok saldigini gorduk. Simdi biraz guneste kurutup oyle koyuyoruz...
Biz daha misir ve aycicegi sokmayi beceremeden bugun Yuksel teyze borulce ve bakla zamani geliyor ona gore dedi!
Asil fiziksel yorgunluk ise fidan dikimlerinden kaynaklandi. Once iki arkadasimizdan birer fidan evlat edindik. Asilanmak uzere cekirdekten cikma bir zeytin ve bir gunluk (sigla). Asagida gunluk agaci yeni yerine alismaya calisiyor:
Ardindan sira satin alinan fidanlara geldi. Fidan siparisi verdigimiz kisi siparisi alirken, ben yarin sabah Datca'ya geliyorum demez mi? Ben onumde 2-3 gun vardir, cukurlarimi hazir ederim derken aniden 9 fidan elimizde patladi. Neyseki daha onceden gozumuz korktugundan sayiyi azaltmistik, yoksa ilk heyecan 30-40 fidanla ugrasmak zorunda kalabilirdik.
Fidan sayisini dusurmemizin bir nedeni de gec kalmamiz oldu. Kisin cok iliman gectigi bir yerde yasadigimizi hala tam algilayamiyorum herhalde. Daha soguk yerler icin baharda yapilacak pek cok aktivite burada neredeyse kisin yapiliyor. Benim kafamdaki "agac baharda dikilir" bilgisi burada ikinci keredir bizi gec birakiyor.
Bu yuzden meyve agaclarini bir kez daha erteleyerek ruzgar kesici ve baklagil destek agaclarina agirlik verdik. Bir de tavuklarin kumesi etrafina nispeten kurakliga ve ruzgara dayanikli dut agaclari siparis ettik.
Hummali 2 gunluk bir calisma sonrasi 3 akasya (baklagil), 1 igde (baklagil), 3 dut, 1 seftali ve 1 hediye armut agacimiz oldu. Armut piyangodan cikti (incir olmadigindan). Burasi armut icin cok sicak diye biliyorum ama yine de diktik bir tarafa, bakalim ne olacak?
Burada konustugum fidanliklar, fidan tupte/saksida olduktan sonra dikim zamaninin onemli olmadigini soyluyorlar. Eger ikna olursak belki birkac hafta icinde 2-3 incir ve birer narenciye dikebiliriz.
Agac dikmek cok tatmin edici bir is, kendinden cok daha fazla yasayacak bir canliya yer hazirlamak gercekten de insani soyle bir dusunduruyor. Ne yalan soyleyeyim yillik sebzelerden cok daha saygideger buluyorum agaclari.
Arsada yapilacak herhangi bir isin buyuklugunu, ne kadar zaman alacagini tahmin konusunda cuvalliyoruz. Aslinda problem bir isi tahmin etmekten cok, o isin onculu isleri hic hesaba katmamaktan kaynaklaniyor, ayni yazilim gelistirmede oldugu gibi.
Ornegin is misir dikmek ama birden bire dikilecek yeri hazirlamak icin biribirine bagli 10 tane is cikiyor, kendimi arazinin alakasiz bir yerinde tirpan ile ot bicerken buluyorum (sebze adalarina malc malzemesi cikarmak icin). Bu ortuleme isini daha once de yapmistik, o sirada damla sulamalar altta gomulu kalmis, onlari cikardik. Topragi biraz hahvalandirmak icin uclu catal demir kullanmaya calistik ama bu sirada ekilmis baklalarin koklarini oynattik, onlari biraz mutsuz ettik. Temel permakultur sebzeciligini kavradim zannediyordum ama gercekten yapmaya gelince birsuru detayi bilmedigimiz ortaya cikiyor. Ornegin arada sirada cikan otlari kokunden cekip hemen mulch olarak koyuyorduk ama sonra bunlarin %50'sinin tekrar kok saldigini gorduk. Simdi biraz guneste kurutup oyle koyuyoruz...
Biz daha misir ve aycicegi sokmayi beceremeden bugun Yuksel teyze borulce ve bakla zamani geliyor ona gore dedi!
Asil fiziksel yorgunluk ise fidan dikimlerinden kaynaklandi. Once iki arkadasimizdan birer fidan evlat edindik. Asilanmak uzere cekirdekten cikma bir zeytin ve bir gunluk (sigla). Asagida gunluk agaci yeni yerine alismaya calisiyor:
Ardindan sira satin alinan fidanlara geldi. Fidan siparisi verdigimiz kisi siparisi alirken, ben yarin sabah Datca'ya geliyorum demez mi? Ben onumde 2-3 gun vardir, cukurlarimi hazir ederim derken aniden 9 fidan elimizde patladi. Neyseki daha onceden gozumuz korktugundan sayiyi azaltmistik, yoksa ilk heyecan 30-40 fidanla ugrasmak zorunda kalabilirdik.
Fidan sayisini dusurmemizin bir nedeni de gec kalmamiz oldu. Kisin cok iliman gectigi bir yerde yasadigimizi hala tam algilayamiyorum herhalde. Daha soguk yerler icin baharda yapilacak pek cok aktivite burada neredeyse kisin yapiliyor. Benim kafamdaki "agac baharda dikilir" bilgisi burada ikinci keredir bizi gec birakiyor.
Bu yuzden meyve agaclarini bir kez daha erteleyerek ruzgar kesici ve baklagil destek agaclarina agirlik verdik. Bir de tavuklarin kumesi etrafina nispeten kurakliga ve ruzgara dayanikli dut agaclari siparis ettik.
Hummali 2 gunluk bir calisma sonrasi 3 akasya (baklagil), 1 igde (baklagil), 3 dut, 1 seftali ve 1 hediye armut agacimiz oldu. Armut piyangodan cikti (incir olmadigindan). Burasi armut icin cok sicak diye biliyorum ama yine de diktik bir tarafa, bakalim ne olacak?
Burada konustugum fidanliklar, fidan tupte/saksida olduktan sonra dikim zamaninin onemli olmadigini soyluyorlar. Eger ikna olursak belki birkac hafta icinde 2-3 incir ve birer narenciye dikebiliriz.
Agac dikmek cok tatmin edici bir is, kendinden cok daha fazla yasayacak bir canliya yer hazirlamak gercekten de insani soyle bir dusunduruyor. Ne yalan soyleyeyim yillik sebzelerden cok daha saygideger buluyorum agaclari.
Labels:
ciftcilik
3 Mart 2010 Çarşamba
Kizlanlilarin yemekleri
Yuksel teyzenin oglu gecen gun Kizlanlilarin diyetini soyle tanimladi: "Kizlanlilar tastan yumusakca herseyi yerler"!:) Eh, biz de ucundan Kizlanli olmaya basladik dersem bu yazinin sonu nereye gider herhalde tahmin etmeye basladiniz!;)
Buraya geldigimizden beri surekli duydugumuz 2 ozel yemek var: karavilla ve bedel. Karavilla bildigimiz salyangoz. Senede 1 kere yeniyor. Zamanlama cok onemli: ilk yagmurlardan hemen sonra. Sicaklarla birlikte kendini topraga gomen salyangozlar bir tur aclik grevine basliyormus, ilk yagmurlarla disari cikinca da icleri goreli olarak temiz oluyormus. Eskiden senede bir kere olan bu ozel yemek, derin dondurucular sayesinde seneye yayilmis artik. Bir yandan guzel ama ote yandan da eskiden bir kerelik yetecek kadar toplamak varken artik 1 sene boyunca yetecek kadar toplamak bu hayvanciklarin gelecegini nasil etkileyecek diye dusunmeden edemiyor insan. Neyse, bu yazidan yazmak istedigim bu degil. Devam edelim. Karavillalari pisirmek icin gereken on hazirlik epey zahmetli. Kabugun uc kismi kesiliyor, ve temizlemek icin epey kere suyu degistirilerek kaynatiliyor. Ardindan asil pisirmeye geciliyor. Karavillalari bize tattiran, Datca'ya tasinmis, Ankarali bir cift. Onlara da bir tanidiklari, pismeye hazir sekilde vermis. Bizim Yuksel teyzeden yemedim, o yuzden cok fazla karsilastiramiyorum ama yedigimiz super guzeldi. Yuksel teyze onumuzdeki sonbahar pisirir mi bilmem, cunku Emecikli gelini karavillalarin pistigi tencereyi bir daha kullanmiyormus. Tencere bizden dedik ama zor gorunuyor hala!
Bedel ise bir deniz böcesi.
Yuksel teyze bizim karavilla yedigimizi duyunca, akli bedeli de yiyebilecegimizi kesmis olmali ki, bizi bedel toplamaya goturdu. Denizin icinde, kiyiya yakin kayalarin uzerinde yapismis duruyorlar. Tek kanatli midye gibi dusunun. Toplarken cok sessiz olmak gerekiyor. Eger geldiginizi anlarlarsa o kayaya oyle bir tutunuyorlar ki cikarmak mumkun olmuyor. Tabi bir de dalgayi hesaba katmak lazim, cikarip dalgaya kaptirmak da var! Ve de yosun tutmus kayalara da dikkat etmek gerekiyor, yoksa kendinizi benim gibi, suyun icinde poponuzun ustunde oturur buluveriyorsunuz! Allahtan Datca'nin ruzgari iyi de uzun sure islak dolasmiyorsunuz!:)
Yuksel teyze sagolsun, aksamina temizleyip sote ederek pisirdi. O da cok lezzetliydi. Gerci yemesi cok keyifli olmadi. Yemege gittigimizde Yuksel teyzenin oglu Ozgur'un agac budarken, bickiyi dali keserken elinden kacirip kaşının ustune denk getirdigini ogrendik. Datca devlet hastahanesinde dikis atilmis. Ama emin olmak icin Mugla'daki bir hastahaneye gidildi o aksam. Geceyi orada gecirdi. Cok ciddi olabilecek bir kaza olabilecek en az hasarla atlatilmis durumda. Yazik, Yuksel teyze "bedel toplarken o kadar da eglenmistim" dedi! Ozgur biraz toparlasin, bir de onunla gideriz, acisini cikaririz.
Buraya geldigimizden beri surekli duydugumuz 2 ozel yemek var: karavilla ve bedel. Karavilla bildigimiz salyangoz. Senede 1 kere yeniyor. Zamanlama cok onemli: ilk yagmurlardan hemen sonra. Sicaklarla birlikte kendini topraga gomen salyangozlar bir tur aclik grevine basliyormus, ilk yagmurlarla disari cikinca da icleri goreli olarak temiz oluyormus. Eskiden senede bir kere olan bu ozel yemek, derin dondurucular sayesinde seneye yayilmis artik. Bir yandan guzel ama ote yandan da eskiden bir kerelik yetecek kadar toplamak varken artik 1 sene boyunca yetecek kadar toplamak bu hayvanciklarin gelecegini nasil etkileyecek diye dusunmeden edemiyor insan. Neyse, bu yazidan yazmak istedigim bu degil. Devam edelim. Karavillalari pisirmek icin gereken on hazirlik epey zahmetli. Kabugun uc kismi kesiliyor, ve temizlemek icin epey kere suyu degistirilerek kaynatiliyor. Ardindan asil pisirmeye geciliyor. Karavillalari bize tattiran, Datca'ya tasinmis, Ankarali bir cift. Onlara da bir tanidiklari, pismeye hazir sekilde vermis. Bizim Yuksel teyzeden yemedim, o yuzden cok fazla karsilastiramiyorum ama yedigimiz super guzeldi. Yuksel teyze onumuzdeki sonbahar pisirir mi bilmem, cunku Emecikli gelini karavillalarin pistigi tencereyi bir daha kullanmiyormus. Tencere bizden dedik ama zor gorunuyor hala!
Bedel ise bir deniz böcesi.
Yuksel teyze bizim karavilla yedigimizi duyunca, akli bedeli de yiyebilecegimizi kesmis olmali ki, bizi bedel toplamaya goturdu. Denizin icinde, kiyiya yakin kayalarin uzerinde yapismis duruyorlar. Tek kanatli midye gibi dusunun. Toplarken cok sessiz olmak gerekiyor. Eger geldiginizi anlarlarsa o kayaya oyle bir tutunuyorlar ki cikarmak mumkun olmuyor. Tabi bir de dalgayi hesaba katmak lazim, cikarip dalgaya kaptirmak da var! Ve de yosun tutmus kayalara da dikkat etmek gerekiyor, yoksa kendinizi benim gibi, suyun icinde poponuzun ustunde oturur buluveriyorsunuz! Allahtan Datca'nin ruzgari iyi de uzun sure islak dolasmiyorsunuz!:)
Yuksel teyze sagolsun, aksamina temizleyip sote ederek pisirdi. O da cok lezzetliydi. Gerci yemesi cok keyifli olmadi. Yemege gittigimizde Yuksel teyzenin oglu Ozgur'un agac budarken, bickiyi dali keserken elinden kacirip kaşının ustune denk getirdigini ogrendik. Datca devlet hastahanesinde dikis atilmis. Ama emin olmak icin Mugla'daki bir hastahaneye gidildi o aksam. Geceyi orada gecirdi. Cok ciddi olabilecek bir kaza olabilecek en az hasarla atlatilmis durumda. Yazik, Yuksel teyze "bedel toplarken o kadar da eglenmistim" dedi! Ozgur biraz toparlasin, bir de onunla gideriz, acisini cikaririz.
Labels:
havadan sudan
2 Mart 2010 Salı
Somurulerin En Guzeli
Permakultur biliyorsunuz tamamen somuruye dayali bir duzen! Disaridan girdiye para harcamak istemeyen pinti ciftciler mantarlar ve boceklerden baslayip tavuklara, ineklere, kurumus yapraklardan, yaridan kesilmis baklalara ve kocaman agaclara kadar tum canilari gayet akillica somuruyorlar. Tabii burada kilit kelime akillica. Bu oylesine bir somuru duzeni ki hem alan razi hem satan.
Asagidaki fotografta pacali kizlarimiz karin tokluguna (hem de en sevdikleri eksikulak soganlari ile) kuru sogan ekecegimiz bolgede calisirken goruluyor.
Bolgede calisan diger yeralti ekibi (toprak solucanlari) topragi havalandirmak acisindan iyi is cikarmislar, aslinda bu sekilde bir bellemeye ihtiyac yok ama eksi kulak soganlarindan kurtulmanin da en kolay yolu bu, hem de kizlara oyalanacak birsey bulmus oluyoruz :-) Yem tuketiminin azalmasi da cabasi!
Kizlar eselenirken diger yabani ot tohumlarini da biraz azaltiyorlar ve ayrik koklerini temizliyorlar.
Her turlu sorunu ilacla zehirle cozmeye alismis bizler icin doga ile zitlasarak degil de beraberce calismaya alismak kolay degil. Ornegin tavuklarin calistigi bu bolgede seneye yine eksi kulak olacak bir miktar. Ya da ortuleyerek yabani ot mucadelesi yaptigimiz agac altlarinda yine az da olsa ot cikiyor. Amac bunlari sifirlamak degil. Bu zaten hic de dogal bir beklenti degil dusunurseniz. Yapmaya calistigimiz yillar icinde bunlarin yavas yavas azalarak bir sorun olmaktan cikmasi, ondan sonra da belli bir sayida varliklarini ve dengeyi devam ettirmeleri. Bunu bu sekilde soyleyivermek kolay ama aslinda her turlu sorun icin kullanilabilecek derin bir farkindalik bence! Hakkinda olumsuz dusunceler besledigimiz bir unsuru tamamen ortadan kaldirmak yerine onun belli bir seviyede varligina razi olmak, hatta bunun arzulanabilir birsey odugunu dusunmek modern insana o kadar ters ki!
Son fotografin konu ile ilgisi yok. Yillik akasya fotografi zamani! Tum agac arilardan dolayi ugultu icinde, insani biktiracak boyutta...
Asagidaki fotografta pacali kizlarimiz karin tokluguna (hem de en sevdikleri eksikulak soganlari ile) kuru sogan ekecegimiz bolgede calisirken goruluyor.
Bolgede calisan diger yeralti ekibi (toprak solucanlari) topragi havalandirmak acisindan iyi is cikarmislar, aslinda bu sekilde bir bellemeye ihtiyac yok ama eksi kulak soganlarindan kurtulmanin da en kolay yolu bu, hem de kizlara oyalanacak birsey bulmus oluyoruz :-) Yem tuketiminin azalmasi da cabasi!
Kizlar eselenirken diger yabani ot tohumlarini da biraz azaltiyorlar ve ayrik koklerini temizliyorlar.
Her turlu sorunu ilacla zehirle cozmeye alismis bizler icin doga ile zitlasarak degil de beraberce calismaya alismak kolay degil. Ornegin tavuklarin calistigi bu bolgede seneye yine eksi kulak olacak bir miktar. Ya da ortuleyerek yabani ot mucadelesi yaptigimiz agac altlarinda yine az da olsa ot cikiyor. Amac bunlari sifirlamak degil. Bu zaten hic de dogal bir beklenti degil dusunurseniz. Yapmaya calistigimiz yillar icinde bunlarin yavas yavas azalarak bir sorun olmaktan cikmasi, ondan sonra da belli bir sayida varliklarini ve dengeyi devam ettirmeleri. Bunu bu sekilde soyleyivermek kolay ama aslinda her turlu sorun icin kullanilabilecek derin bir farkindalik bence! Hakkinda olumsuz dusunceler besledigimiz bir unsuru tamamen ortadan kaldirmak yerine onun belli bir seviyede varligina razi olmak, hatta bunun arzulanabilir birsey odugunu dusunmek modern insana o kadar ters ki!
Son fotografin konu ile ilgisi yok. Yillik akasya fotografi zamani! Tum agac arilardan dolayi ugultu icinde, insani biktiracak boyutta...
Labels:
ciftcilik,
permakultur
1 Mart 2010 Pazartesi
Toprak Ortuleme ve Tavuklar
Baslik sizi yaniltmasin, ikisinin ilgisi yok, en azindan bu yazilik, sadece ufak birer bilgi vermek istedim.
Ilk konu toprak ortuleme (malclama). Biliyorsunuz ortulemenin faydalarindan biri, istenmeyen otlari baskilamasi. Asagidaki fotografta, bu sene diktigimiz asmanin dibine koydugumuz cevreden koparilmis eksi kulaklarin 3-4 hafta icinde cevreye gore nasil bir fark yarattigi goruluyor. Yine cok iyi bir fotograf degil ne yazikki!
Gelelim tavuklara.
Once kotu bir haber vereyim, tavuk beslemeyi dusunenlere uyari olarak. Tavuklarimizdan ikisinin sirtlarinda felaket yaralar acilmis, sanirim horozun penceleri yuzunden. Ne yazikki cok gec farkettik. Su siralar hergun 2 kez pomat suruyoruz. Horozu ayirdik. Zavalliciklarin derileri tamamen acilmis, et ortaya cikmis, kimi yaralarin capi 6-7 cm. Durum ancak bu hale gedikten sonra bir tanesi hareketsizlesmeye basladi da farkettik, bunca zaman bu aciya nasil dayandilar bilmem. Aklinizda bulunsun, ozellikle iri cinslerde tavuk/horoz orani onemli. Belli ki 1 horoza 4 tavuk cok az geliyor.
Buradaki bir arkadasimiz nasil tavuk yetistirilmeli, hem tavuklar hem insanlar nasil en mutlu ve verimli olur konusunda harika bir yazi bulmus:
http://www.richsoil.com/chickens.jsp
Yazi ne yazikki Ingilizce ama okuma firsati olanlar sonuna kadar okumadan tavuk beslemeye baslamayin.
Minik bir ozet vermek gerekirse, yazi pek cok kritere gore dev besi isletmelerinden minik gezici kumeslere kadar cesitli tavuk yetistirme yontemlerini kiyaslamis. Kazanan yontem paddock yontemi. Bahcenizde tavuklarin serbestce dolasmasini istediginiz biribiriyle kesismeyen bolumlerin etrafini ceviriyorsunuz. Ister tasinabilir bir cit sistemini gezdirin, ister (daha kolay) her bolumu kalici bir sekilde cevirin. Diyelim bu sekilde 4 bolumunuz oldu. Cok minik ve alti acik (boylece kumes ici temizleme diye bir is yok!) bir geceleme/yumurtlama bolumu yapiyorsunuz. Bizim gezici kumesin ilk bolumunun daha kucugu. Minik kumesi ilk bolgeye koyuyorsunuz. Tavuklar burada bir hafta 10 gun kaliyorlar. Oradaki otlarin %30 kadarini yiyince, daha fazla zarar vermeden ikinci bolgeye aliniyorlar. Bu sekilde bolgeler geziliyor, 1 ay sonra yine ilk bolgeye geliniyor.
Bu yontem, tavuklari tum bahcede tamamen serbest birakmaktan bile daha iyi bir yontem cunku tavuklar serbest bile olsa bazi yerlere takiyorlar ve oradaki topragi/bitkileri bir daha toparlanamayacak hale getirebiliyorlar (tecrubeyle sabit).
Ilk konu toprak ortuleme (malclama). Biliyorsunuz ortulemenin faydalarindan biri, istenmeyen otlari baskilamasi. Asagidaki fotografta, bu sene diktigimiz asmanin dibine koydugumuz cevreden koparilmis eksi kulaklarin 3-4 hafta icinde cevreye gore nasil bir fark yarattigi goruluyor. Yine cok iyi bir fotograf degil ne yazikki!
Gelelim tavuklara.
Once kotu bir haber vereyim, tavuk beslemeyi dusunenlere uyari olarak. Tavuklarimizdan ikisinin sirtlarinda felaket yaralar acilmis, sanirim horozun penceleri yuzunden. Ne yazikki cok gec farkettik. Su siralar hergun 2 kez pomat suruyoruz. Horozu ayirdik. Zavalliciklarin derileri tamamen acilmis, et ortaya cikmis, kimi yaralarin capi 6-7 cm. Durum ancak bu hale gedikten sonra bir tanesi hareketsizlesmeye basladi da farkettik, bunca zaman bu aciya nasil dayandilar bilmem. Aklinizda bulunsun, ozellikle iri cinslerde tavuk/horoz orani onemli. Belli ki 1 horoza 4 tavuk cok az geliyor.
Buradaki bir arkadasimiz nasil tavuk yetistirilmeli, hem tavuklar hem insanlar nasil en mutlu ve verimli olur konusunda harika bir yazi bulmus:
http://www.richsoil.com/chickens.jsp
Yazi ne yazikki Ingilizce ama okuma firsati olanlar sonuna kadar okumadan tavuk beslemeye baslamayin.
Minik bir ozet vermek gerekirse, yazi pek cok kritere gore dev besi isletmelerinden minik gezici kumeslere kadar cesitli tavuk yetistirme yontemlerini kiyaslamis. Kazanan yontem paddock yontemi. Bahcenizde tavuklarin serbestce dolasmasini istediginiz biribiriyle kesismeyen bolumlerin etrafini ceviriyorsunuz. Ister tasinabilir bir cit sistemini gezdirin, ister (daha kolay) her bolumu kalici bir sekilde cevirin. Diyelim bu sekilde 4 bolumunuz oldu. Cok minik ve alti acik (boylece kumes ici temizleme diye bir is yok!) bir geceleme/yumurtlama bolumu yapiyorsunuz. Bizim gezici kumesin ilk bolumunun daha kucugu. Minik kumesi ilk bolgeye koyuyorsunuz. Tavuklar burada bir hafta 10 gun kaliyorlar. Oradaki otlarin %30 kadarini yiyince, daha fazla zarar vermeden ikinci bolgeye aliniyorlar. Bu sekilde bolgeler geziliyor, 1 ay sonra yine ilk bolgeye geliniyor.
Bu yontem, tavuklari tum bahcede tamamen serbest birakmaktan bile daha iyi bir yontem cunku tavuklar serbest bile olsa bazi yerlere takiyorlar ve oradaki topragi/bitkileri bir daha toparlanamayacak hale getirebiliyorlar (tecrubeyle sabit).
Labels:
ciftcilik,
permakultur
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)