31 Ekim 2008 Cuma

Bostancik faunasindan yeni bir ornek



Epeydir bu hayvancigi burada post edecegiz ama araya giren islerle unutmusuz. Tugrul bir gun pump house'un duvarinda farketti. Once bu cali cirpi buraya nasil da takilmis derken, calinin ucundan bir bas uzamaya basladi! Biz yaklasinca da iceri kaciriverdi kafasini. Tahmin edeceginiz gibi tekrar cikmasi icin epey bir bekledik.

Bu da bizim kusumuz



Bizim aileye bir de muhabbet kusu (Boncuk) eklendi. Aslinda anneme arkadas olsun diye almistik. Yazin basinda annem yazliga gidince, biz de onu ofise goturmustuk. Ofisteki muhabbetlere o kadar cok karisiyormus ki, bu son gidisimizde bizimkiler kusun "psikopata bagladigini" (Bu ufaklik sayesinde guncel terimler dagarcigima bir tane daha eklendi!:) iddia ettiler. Biz hem onun ofisteki geleceginden endiseye dustuk, hem de kuslar kisin guneye goc ederler deyip onu buraya getirdik.

Disardaki kuslara eslik edip duruyor, sanirim keyfi yerinde. Aslinda acik birakmayi cok isterdik ama, hic bir camda perde yok. Belki bir sonraki projemiz bir kushane olabilir!

Aklima "The Wild Parrots of Telegraph Hill" filmi geldi! Ne kadar guzeldi.

Kuslar da hareketlendi...

Sonbahar ismi bu mevsime guz'e gore cok daha fazla yakisiyor bence. Cocuklugunu sehirde gecirmis insanlari sasirtacak kadar degisiklik var dogada. Belki buralar sicak yerler oldugu icin bahar gelmis gibi. Yazin dogaya hakim olan sarilik ve kuruluk yerini yesillige birakiyor. Heryer cicek doldu, ben sonbaharda da bu kadar cicek oldugunu bilmezdim.

Kuslarda da bir hareketlilik var. Yazin duymadigimiz kadar duyuyoruz seslerini, daha once duymadigimiz sesler de var simdi. Dun citlerin altindaki bazi yerleri Uzum ve Zeytin cikmasin diye tamir ederken yere egilmistim. Beni gormeyen bir puhu kusu, 2-3 metre uzaktaki beton direge kondu. Kafami hafifce kaldirdim ve gozlerimiz karsilasti. Faltasi gibi acik gozleri cok merakli bir hava veriyor, birkac saniye bakip telassizca uctu gitti.

Bu sabah kopeklerle tepelere vurduk kendimizi. Herhalde biraz erkendi vakit, daha uyku mahmuru 3 keklik bizi cok gec farkettiler. Zeytin kokularini erken aldi ve kosturdu onlarin oldugu calilara dogru, neredeyse carpiyordu bir tanesine. Firrrr diye ucarken renklerini, gozlerini cok guzel gordum.

Arada durbunumuzle evin onunde otururken bakiyoruz, cok guzel kucuk kuslar var. Zamanla kus izlemede uzmanlasacagiz, cok zevkli bir is. Dunyada bunca insan niye kus pesinde gezer simdi anliyorum.

28 Ekim 2008 Salı

"Blogspot acilsin" diyenler...

Bu sabah Meyvelitepe'den gelen haberle, blogspot'in acilmasi icin acilmis imza kampanyalarindan haberdar oldum. Desteklemek isteyenler icin:

http://www.bloghareketgunu.com/imza/bloguma-dokunma/index.php

http://blogspotacilsin.wordpress.com/

27 Ekim 2008 Pazartesi

Kotu haber

Hafta sonu yine Ankara'daydik. Tugrul'un anneannesini kaybettik. Onu ugurlamak icin gittik. Kuzen Emre o gece, "Babaannem icin bir sey yazmistim ama blogspot.com'da post edemedim cunku o site de yasaklanmis" dedi! Su anda arka sokaklardan giderek bunu post ediyorum ama bir suru link dogru durust calismiyor! Daha duzgun calisan bir yontem bulmak lazim.

21 Ekim 2008 Salı

Kizlan'da Sonbahar



Sonbahar Kizlan'a cok guzel geldi. Gercekten de 2. bir bahari yasiyoruz. Bir suru bitki cicege verdi kendini. Yukaridaki fotograftaki bitkinin acik eflatun ve mor arasi farkli tonlari var. Ciceklerinin detaylarini fotografi cekip de laptopta bakinca farkettik! Ankara oncesi yuruyuslerimizde cektigimiz fotograflardan bir kismini Picasa'ya yukledik.

Bu yuruyusler sirasinda yerde, topragin altinda bir (sanirim) esek arisi yuvasi gorduk. Fotograf cekmek icin yaklasmamla 1-2 saniye icinde ugultunun artmasi bir oldu. Tugrul sirtindalar deyince, panikle fotografi cekip kactim. Aslinda zoom yapip, kovandan cikarmaya/sokmaya calistiklari seyin (fotografin sag alt kosesinde, acik sarimsi, kapali bir sey) daha detayli fotografini cekmek istemistim ama olmadi.



Bu 3'lu de komsularimizdan birinin. Yaz basi gormustuk, sonra ortadan kayboldular. Yenilerde tekrar donduler nereye gittilerse. Ben maydanoz toplamaya giderken bir baktim, bizimkiler de Tugrul ve kopeklere merakla bakiyorlar!:)



Not: Dun bu koyunlarin sahibi ile konustum. Bu uclu megerse anne ve 2 kizi imis!:) Yaz boyunca ciftlesmek icin bir kocun yanina bir kac kere gitmisler. Sonunda ikisi gebe kalmis. Aralik ayinda biri, baharda da digeri!:) Aralikta kuzu sevmeye gelin hadi!

Evim, evim, guzel evim

1 haftalik Ankara gezimizden tek parca halinde, ve arabamiz temiz (goreceli olarak tabi ki!:) olarak donduk. Ciceklerimizin tumu de yeni evlerine kavustu. Fotograf makinasinin pili bitmemis olsaydi, arabanin Ankara donusu halini cekip, hepinizi bu yerlestirme harikasina hayran birakabilirdik. 2 testere, 2 iskence (yaa, boyle bir yerde insanin ihtiyac duydugu ne alet edavat var), 3 el bagaji, 1 merdiven, 9 saksi (5'i buyuk, bunlardan ikisi de arabaya diagonal yatarak yerlestirildi), kislik ayakkabilar, 2 speaker, 2 kopek, 1 kus kafesi, 27 kg'luk kopek yemi, 2 laptop cantasi, Mustafa'nin verdigi kislik erzaklarimiz (yazarken bir yandan da gun kurularini ve yaninda cekirdeklerini yiyorum. Cok cok sagolasin, Mustafa.) ve biz! Nasil sigdik, ben de su anda dusunemiyorum ama sozumuze guvenin!:)

Uzum ve Zeytin cok problemsiz geldiler. 11 saatlik yolculuk; dogrusu cok usluydular. Biraz once Uzum'u severken arka bacaklarinin icindeki cizikleri gorunce aklima Badem'in Uzum'u nasil bir pilic gibi gordugu ve yemege calistigi geldi!:) Bir daha yanyana gelmeleri pek akillica olmaz gibi geliyor bana. Hele de Badem'in ulasacagi boyut dusunulurse! Ne yazik ki ucunun bir arada fotografi yok. Bu gezide fotograf konusunda cok fena cuvalladik!:(

Pazar aksami saat 7:00 gibi vardik. Uzum ve Zeytin karanlikta saatlerce oynayip, 11 saatlik yolculugun acisini cikardilar. Bizim gozumuzden uyku akiyordu, ufakliklarsa deli gibi oraya buraya kosuyorlardi. Tabi klasik ertesi sabah, kazma aktivitelerine basladilar. Tugrul olasi yerlerin ustunde yaz basinda bictigi sert otlari koyarak caydirmaya calisiyor. Bakalim ise yarayacak mi?

Layka'ya gelince; sanirim Ozgur'un arkadasligindan pek memnun kalmis ki, bizi gordugunde pek tezahurat yapmadi. Ozgur dun aksam ugradi. O da Layka'yi cok sevmis. Ne zaman gerekirse yaparim dedi. Icimiz coook rahatladi.

Biz acele acele Ankara'dan kisliklari getirdik ama su anda disarida yazdan kalma bir gun var. Bengt oglen ugradi, dun denize girmis! O kisliklari 1 hafta toplam giyersek sasiracagim!:)

Dun sabah hemen arkadaki tepelere yuruyuse ciktik. Nefis, nefis, nefis bir sonbahar var. Gitmeden once bir iki tanesini gorup de panik icinde solmadan fotografini cekmeye ugrastigim cicekler simdi her yerde.



Ankara'nin gri havasindan sonra burasi pek guzel geldi.

13 Ekim 2008 Pazartesi

Ankara'dayiz

Kendimiz Ankara'dayiz ama sesimiz hala buradan geliyor :-)

Uzum ve Zeytin inanilmaz bir performans gosterdiler. 11.5 saatlik yolculukta bir kez bile kusmadilar! Yolun ilk uctebiri oldukca virajli oldugundan ve biz de ekstra dikkatli oldugumuzdan oldukca yavas geldik. Ilk 1 saat oldukca mutsuz ve huzursuzdular, Ancak yol duzelip onlar da arabadan kurtulus umitlerini kaybedince arkasindan buyuk bir rahatlama geldi. Toplam 4 mola ile hallettik. Onun disinda hep uyudular. Cogunlukla biribirlerinin uzerinde :-) Yeter artik durumuna geldiklerinde Ankara'ya 10 km. falan vardi, ucuz yirttik.




Kardesimin kopegi ile tanistilar, o bizimkilerden 1 ay kadar kucuk fakat sanirim aslan kirmasi, dev birsey olacak. Disi olmasina ragmen simdiden cok iri. Uzum'u isiriyor. Yani oynamak amacli degil, yemeye calisiyor! O yuzden onlari ayni yerde yatirmamaya karar verdik :-) Ankara'da havalar bayagi soguk, bahcede onlari yatiracak baska uygun bir yer bulamayinca onlari arabada yatirmaya karar verdik. Onlarin da bu yeni yerde tek tanidiklari yer araba oldugundan ve artik fobilerini yendiklerinden bunu seve seve kabul ettiler. Gercekten de onlara bu kadar rahat bir yer bulamazdik herhalde. Bir de su arabaya sinen ve onumuzdeki gunlerde daha fena hale gelecek olan kokuyu cikarma yontemini bulursak super olacak!

Donmeye yakin kopekleri tarttim, durum su:
Zeytin: 16 kg.
Badem: 13 kg.
Uzum: 10 kg.

9 Ekim 2008 Perşembe

e-pet olsaymis...

Bir kac haftadir Ankara gidisini Tugrul'la konusup duruyoruz. Aslinda cozmeye calistigimiz, bizim genelde Kizlan disina cikislarimiz. Bu sefer Zeytin'le Uzum'un ufakliklari iyice problem. 1 haftadan uzun gitmeyi dusunmesek bile, o 1 hafta bile ufakliklarin burada tek basina kalabilmeleri icin uzun bir sure. Bir kac problem birden var:

1. Yemek: Giderek, kopeklerimiz yemek secer oldu. Azgin'in tabagina konulanlari bitirmesi dakikayi bulmazdi! Layka kuru mama ile problemliydi, ameliyat sonrasi ev yemegi karistirmaya basladigimizda beri keyfimiz yerinde. Zeytin fena degildi, o da bu aralar yavasladi. Uzum ise, tam bir problem! "Arpasi fazla gelmis" terimi tam Uzum icin: yedirmek bir mesele, yedikten sonra da deli gibi ortalikta kosarak yedigini harciyor. Cocugu yemek secen anne-babalari o kadar iyi anliyorum ki Uzum sayesinde! Bizim su anda hazirladigimiz sekilde yemek vermeyi kimseden istememiz mumkun degil.

2. Kazma: Zeytin ve Uzum'un, sabah ve aksam 2-3 saatlik azdigi bir dilim var. O sure icinde, ne yapacaklari belli degil. Domuzun hallac pamugu gibi attigi yerleri biz duzeltmistik. Simdi bu ikisi, bir anda transa girip oralari deli gibi kazmaya basliyorlar. Isin kotu tarafi, oralari doldursun diye ektigimiz bitkilerin de canina okuyorlar. Bizim bu sene arsayi domuzlardan korumaya ihtiyacimiz kalmadi, sagolsun Uzum ve Zeytin onlari aratmiyorlar. Himmmm, bu iste bir gariplik var: domuzlar arsaya giremesin diye kopekleri almistik. Su anda icerden vurulmus durumdayiz, ustune bir de besliyoruz! Yeniden dusunmek lazim bu stratejimizi!;)

3. Arsanin disina cikma: Domuzlarin iceri girmesi problemdi, kopekler icin de disari cikma! Zeytin'i bir kac kere arka kapinin demirlerinin altindan disari cikarken yakaladik. Aslinda zavallicik, ihtiyacini disarda yapmak icin cikiyormus megerse!:) Sonucta, domuzlarin girdigi her yeri tamir etmedik. Bir kac yer var. Oralardan bir azma aninda disari cikabilirler. Gerci bir yerden cikip, baska bir yerden girebilmeyi beceriyorlar!:)

4. Kusma: Goturme durumunda ise en buyuk problem bu. Simdiye kadar 15 dakikadan uzun olup da Uzum'un kusmadigi bir yolculuk olmadi. Sonuncusu ozellikle coook -buraya uygun kelime ne simdi- hareketliydi! Veteriner ile konustuk. Bir kac tane sakinlestirici, mide bulantisi icin ilac onerdi. Birini aldik. Ama hala ne yapacagimizi tam bilmiyoruz.

Alternatif, onlarla birimizin, bu seferlik, benim kalmam. Ona da ailelerden siddetli tepki geldi. Yuksel teyze, "seni hayatta yalniz birakmam, aksamlari seninle kalirim" dedi!:)

Su anda sadece 3 kopek var, biz bunlara bir de kedi, tavuk, ordek vs. eklemeyi dusunuyoruz zamanla. Bizim ya Datca'yi, ve hayvanlari seven tanidik/akrabalarla bir tatil zamani (degis/tokus) ayarlamamiz gerekiyor ya da bundan sonra birlikte bir yere gitmek yok. Tabi diger bir alternatif de buradan birini ayarlamak. Isin ilginc tarafi, inek, esek, koyun, keci, tavukla problem yok da, kopek seven ve korkmayan birilerini bulmak pek zor!

Bakalim; dusunuyoruz, dusunuyoruz, hala dusunuyoruz...

3 Ekim 2008 Cuma

Kormen

Dun ogleden sonra Datca'dan bayram icin misafirlerimiz vardi. Onlari gecirdikten sonra birkac ufak tefek isin ardindan, Karakoy / Kormen'e 1-2 saatlik bir geziye karar verdik. Aslinda plan gun icinde daha uzun bir gezi idi ama araya giren baska islerden firsat bulamayip vazgecmistik. Cikarken saat 17:30 olmustu bile. Bu sefer kopekler evde kaldi, heyoo!

Burasi Bodrum'a ferryboat'larin isledigi, yarimadanin kuzeyindeki tek yerlesim yeri. Aslinda liman olmasa pek de birsey yok gorebildigim kadari ile. Tam limanda bir restoran var, 2 oglu Datca'da bir restoran isletiyorlar, baba ve diger ogul (galiba?) ise burada. Emin degilim ama restorandan biri Datca'daki kardeslerine cok benziyor gibi geldi bana. Fazla gezecek bir yer bulamayinca restorana oturduk. Limanda 2 tane yat var, masalar zaten yatin icinde gibi, biribirimize acayip yakiniz. Su super durgun, hava harika. Son derece huzurlu bir atmosferdi. Lambuka diye bir balik yedik, pek sevdik. Tam vazgecmisken piyangodan super bir aksam yemegi cikmis oldu bize. Datca'nin cilgin kalabaligindan (!) uzak yemek icin guzel bir yer.

Selimiye cok sevimli bir yermis

Bayramin ikinci gunu epeydir gitmeyi cok istedigimiz Bozburun taraflarina gunubirlik bir gezi yaptik. Marmaris'ten sonra Datca'ya batiya dogru giderken isaret parmaginiz uzerinde, parmaginizin ucuna dogru yol aldiginizi varsayin. Bozburun denen yer, basparmaginiz gibi oluyor, yani Datca yarimadasina belli bir aciyla guneybatiya uzaniyor. Ha? Bu tariften birsey anlamadiniz degil mi? Iyisi mi haritaya bakin :-)

Yanimiza Uzum ile Zeytin'i de aldik. Epeydir ikisini de arabaya alistirmaya calisiyoruz bu tip yolculuklari rahat yapabilelim diye ama ikisi de hic sevmiyorlar arabayi. Belki ilk 2 yolculuklarindan kotu anilarini bir turlu silemiyoruz. Palamutbukune (virajli, yarim saatlik bir yol) tasima kutularinin icinde goturmustuk ve her ikisinde de indigimizde onlari kusmus, perisan bir vaziyette bulmustuk. Ama epeydir, daha kisa yolculuklarda (Datca'ya, yuzmeye, vs.) yine mizmizlik ediyorlardi ama kusma falan hic olmamisti. Genelde Uzum arabaya biner binmez yatiyor, daha rahat gorunuyor ama aslinda panik oldugundan durumu yatarak idare etmeye calisiyor sanirim. Zeytin ise, ayakta ve bakinarak gitmek istiyor, ama kusacak diye surekli yatirmaya calisiyoruz. O da yatarak gitmeye sinir oluyor.

Velhasil, daha uzun ve virajli bir yola cikiyoruz diye gazete kagitlari, ortuler vs. aldik, ama maalesef su almayi unuttuk. Daha Bozburun sapagina gelmeden Uzum yapti yapacagini. O sirada Pinar hemen yanindaydi ve uyarisiz gelen saldiriya hazirliksiz yakalandi. Ben kopekleri arabadan uzaklastirip biraz hava aldirirken Pinar araba temizligi yapti. Dondugumde olan bitenden eser yoktu, kolonyali mendillerin bu kadar ise yarayacagini ummazdim dogrusu. Yol boyunca onlari rahat ettirmek icin degisik yerlere alip durduk. Ikinci vaka, tam Orhaniye'ye girerken, Uzum on koltugun onunde yerde yatarken patlak verdi. Virajli yolda bir elde direksiyon, bir el gazete kagitlari ile koltugu kurtarmaya calisma bayagi zor oluyor! Neyse, mide bosalinca bir daha bu buyuklukte sorun yasamadik ama sonunda pes edip uykuya gecene kadar epey mizmizlandilar.

Orhaniye'ye tepeden bakmak gercekten bir harika, nefis koylar var. Bir de yuzlerce insanin korfezi bir bastan bir basa yuruyerek gectigi deniz icinde Kiz kumu denen bir yukselti. Insanlar ayak bileklerine kadar suda, uzun bir kervan pozisyonunda, normalde cok derin olmasi beklenecek bir yerde yuruyorlar. Biraz ilginc ama o kadar yolu bir uctan bir uca yurumeye deger mi bilmem.




Yolda Turgut koyunu ve selale yazan bir tabelayi gectik. Sonradan Datca'da ogrendigimize gore orada guzel bir selale varmis, baharda gormeye karar verdik, ama bu yolculukta es gecmis olduk. Son durak Selimiye idi. Bir bogazdan girilen bir korfezin kiyisinda oldugundan, kiyidan bakinca bir gole bakiyormussun hissi uyandiriyor. Denizi cok harika gorunmedi ama kiyi boyunca minik tastan bir yurume yolu boyunca yan yana siralanmis restoranlar ve motel/yuzme yerleri cok cok sevimli idi. Su anda minik ve sevimli tatil yeri listemin basinda. Bu taraflara yolu dusen herkese tavsiye ederim.




Selimiye turunda Uzum ve Zeytin bagli olmadan yanimizda ve oldukca kalabalik yaya yolunda hic sorunsuz yuruduler; aferin onlara. Yine de birseyler yemeden once onlari golge bir yere park ettigimiz arabanin icinde uyumaya biraktik. Boylece hem biz daha rahat yemek yedik, hem de onlar uykularindan olmamis oldular. Kopekleri yaninda dolasmaya alistirmak iyi ama arabada kalmaya da alistirmanin buyuk faydasi var.

Donuste, giderken tepelerden manzarasina hayran oldugumuz Orhaniye'de de durup biraz yuruyus yapalim dedik ama oradaki yuruyusumuz asfaltin kenarinda buyuk hayal kirikligi idi. Belki biz dogru yeri bulamadik, belki Selimiye'den sonra ayni tadi yakalamak zaten mumkun degildi.

Donus yolculugu, yorgunluktan olsa gerek, cok daha sorunsuz gecti. Dondugumuzde Pinar da ben de cok yoruldugumuzu farkettik. Aslinda durmadan gitsek kabaca 1 saatlik yol ama surekli dur kalk bizi epey yormustu anlasilan. Bu Bozburun tarafina ilk kisa bakisimiz. Daha epey geziyi kaldirir o taraflar :-)

Teleskop Darallari

Arsayi aldigimiz adamin bir arkadasindan miras kalan teleskopu, ilk haftalarda bir gece ilk kez kullanmaya calismis, becerememistik. Gunduz gozuyle kullanmayi kesfederiz dedikten sonra hep hava karardiktan sonra aklimiza geldiginden bunca zamandir, nasil calistigina bakmaya firsatimiz olmamisti. Gecen gun ilk defa hava kararmadan teleskop aklimiza geldi. Kullanim klavuzu almanca oldugundan yine resimlere bakarak ve kurcalayarak cozmeye calistik. Sonunda viewfinder ile teleskopun aynasi arasinda bir alignment sorunu oldugu ortaya cikti. Turkcesi, baktigimizi zannettigimiz seye bakamadigimizi anladik. Epey ugrastiktan sonra, bir agacin sectigimiz(!) bir dalina bakabilmeyi becerdik :-)

Heyecanla geceyi bekleyip teleskopu cikardik disari. Gozu mercege yanastirdik ama karanlikta goruntuyu secip merkeze yerlestirmeye yarayan carpi'nin gorunmedigini farkettik. COk moral bozucuydu. Belli ki teleskop kullanma ile ilgili cok temel seyleri bilmiyoruz. Sizlerden (en basta Onder'den) belki bir yardim cikar. Bu arada biz de bir internet arastirmasi yapalim.