14 Haziran 2011 Salı

Yurtlandik

Simdiye kadar Bostancik'ta yaptigimiz her yapi tavuklar icindi. Artik yeterince tecrube kazandigimiza emin olduktan sonra sira bizim icin yapilara geldi. Mogol yurt cadiri kurduk ilk is (evet, evet, isin kolayindayiz hala!:). Kendimiz, gelen gidenimiz icin.

Cadirdan, permakultur yazisma grubuna sevgili Veysi'nin attigi maille haberdar olduk. 5 adet yapmis Veysi. Biri de bize dustu. Cadirin bize ulasmasini beklerken, karavanin oldugu duzluk alanda yerini belirledik.



Yanina yoresine zaman icinde golge yapacak agaclarimizi diktik. Derken cadir (4 metre capinda) geldi! Hemmen ese dosta haber verdik. Ilgilenenlerle (fotografta gordugunuz ekibin en minigi- Deniz Yalın) pazar gunu sabahtan biraraya geldik. Veysi'den aldigimiz tariflerle cadiri kurduk.

Once malzemeler; kapi, cati kasnagi, cati citalari, keceler



Yan duvarlar


Cemil ve Deniz yan duvarin paketini acarken.

Ortu malzemeleri: kadife ortu, nem bariyeri, dis branda, ic ortu. Fotografta gorunmeyen, cati kasnaginin ustune kapatilacak sapka da var.



Gelelim kurulumuna:

Yeri olabildigince duzgun bir hale getirdikten sonra, en uste bir miktar kaba talas serdik. Ustune de yerden nemi kesecek brandayi.



Kapiyi yerlestirip, yan duvarlari kapinin bir ucundan tutturup, akordeon seklinde acmaya basladik, kapinin diger ucuna birlestirdik. Kapinin yonunu, kuzey ruzgarlarinin estigi yone verdik.


Servet isi kontrol ediyor


Ben de!

Mogollar, duvarlari kapiya iple tutturuyorlarmis ama biz duvarlari kapiya vidaladik.


Ilerleyen asamalarda cati kasnaginin etrafina gececek olan ortuleri (kadife, nem bariyeri, dis branda), daha kasnak yerdeyken kasnaga gecirip, acikliklarinin gerginligini belirledik, geri cikarttik.



Sonra en uzunumuzu (Deniz'in boyu bugun bize oyle bir bize yardimci oldu ki, onsuz ne yapardik bilemem!) iceri alip, eline cati kasnagini verdik.


Deniz bence cok keyif aldi bu pozisyondan!

Biz de olabildigince hizli bir sekilde cati tahtalarinin bir ucunu kasnagin ustundeki deliklere gecirdik, ipli olan diger ucunu da ip 8 olacak sekilde kivirip duvar citalarinin ic taraftakine gecirdik. Fotograf net cikmamis, ama sanirim olayi anlatiyor yeterince.



Deniz "imdaaaat" diye bagirmadan bu is bittiginde, ortaya su goruntu cikti:



Onemli not: kapinin ustune gelen citalar farkli. Onlar ipsiz. Direk kapinin tahtasina basiyor. 4 tane cikti. Biz 3 tane yerlestirince bir seyler yanlis dedik. Tekrar cikar, biraz kaydir, tak yaptik. Ve yine ayni sonuca vardik!:) Veysi geldigimde tekrar kurariz dedi, bakalim neyi yanlis yapmisiz o gosterir bize.

Sonra kadife ortuyu kapi araligini belirleyip, catinin ustunden asirdik.





Ardindan keceler. Keceler 3 parca: dikdortgen seklindeki duvar kecesi (ilk once onu yerlestirdik), iki parca seklinde cati kecesi (birbirinin ustune gelecek sekilde yerlestirdik). Yan duvar kecesinin iplerini kapinin yanindaki duvar citalarina bagladik.







Datca'nin ruzgari malum, bunlari catidan ucurmasin panigiyle ustune beyaz nem bariyerini hizlica gecirdik.



Kapinin iki yanina matkapla birer delik acip, bir kusakla yan duvarlar boyunca keceyi sabitledik.



En alttaki mavi brandayi deliklerinden iple yan duvarlar boyunca keceyi sabitleyen kusaga bagladik.



Ustune beyaz nem bariyerini indirdik.

En son dis brandayi catiya gecirdik. Yine kapinin her iki yaninda ucer delik acarak gecirdigimiz kusaklarla sabitledik.



Bir de catidan duvarlara inen kusaklar var. Onu henuz baglamadik.



Cemil, Tugrul, ve Servet bunlari disarida yaparken, biz iceride Sumbul ve Deniz ic ortuyu yan duvarlara alttan ve ustten bagladik.



Icerisi oldukca serin. Tabi kuzeyden poyrazli bir gundu, kapidaki telli pencere ve cati kasnagindaki telli aciklik sayesinde guzel bir hava akimi vardi. Lodos eserken ya da esintisiz bir gunde nasil olur henuz bilmiyoruz. Iste agaclarimiz hizlica buyurse, o dert de biter ya!

Uzaktan gorunus artik boyle:



Dogrusu kurulus umdugumdan uzun surdu (3.5 saat kadar). Ama bir kez daha kursak, cok hizli yapabilecegimizden eminim. Ayni ekip sart ama!:)

Tum ekibe buradan tekrar, kucak dolusu sevgiler, tesekkurler.

Ekolojik Mimari ve Doğal Yapı Atölyesi



Bayramic'te 4-11 Haziran tarihlerinde Ekolojik Mimari ve Doğal Yapı Atölyesi gerceklestirildi. Malum nedenlerle gidemedik, haberlerini her alisimizda hayiflanip durduk. Anlasilan cok guzel sonuclanan atolyede, hem ogrenilenlerin paylasilmasi hem de bu enerjiyi devam ettirmek yolunda adimlar atilmasina karar verilmis. Cok sevindik.

Etkinligin koordinatoru sevgili Filiz Telek o haftayi paylasmis bizlerle. Iste burada...

Insanlar cekiyor mu, ne!


Kaynak: CartoonStock

Tugrul dun bir haber okudu. Bir kac gun onceki Gida Ormani baslikli yazimizda anlatilanla oyle bir ortustu ki, sizinle paylasmadan edemedik.

Haberden kisa bir alinti soyle:

"Araştırmaya göre, günümüz insanı, avcı-toplayıcı atalarından yüzde 10 daha küçük ve kısa, hatta beyinlerimiz de atalarımızınkine oranla yüzde 10 daha küçük. Bu sonuçlar, insanoğlunun "büyüdüğü" yönündeki genel görüşün de yanlış olduğunu ortaya çıkarıyor. Bilimadamları, bu küçülmenin nedeninin daha sınırlı beslenme alışkanlıklarına yol açan tarımda gelişmeye ve hastalıkların yayılmasına yol açan kentleşme hareketleri olduğunu söylüyorlar."

Haberin tumunu buradan okuyabilirsiniz.

Beynin kuculmesinin gecirdigimiz evrimin bir sonucu oldugunu dusunuyorlar bilim insanlari. Iyiye mi kotuye mi isaret ettigine dair bir anlasma henuz yok. Bir bakis acisina gore, aptallasmaya dogru gidiyoruz. Toplum komplekslestikce, soyumuzu surdurmek icin birey olarak akilli ve guclu olmamiza gerek kalmiyor diye dusunuyorlar.

Bir kisim bilim insani da bu kuculmenin bir avantaj olabilecegini dusunuyor. Kucuk beyinlerin saldirganliga karsi bir secim oldugunu, baska bir deyisle kucuk beyinle daha toleransliligin secildigini dusunuyorlar. Bonobo (sempanzelere gore daha kucuk beyinli ve daha az saldirganlar) ve sempanzeler uzerinde yapilan bir arastirma, sempanzelerin verilen problem takim calismasini gerektiriyorsa basarisiz oldugunu gostermis. Eger ortadaki yiyecek herkese yetmiyorsa ve paylasmak zor ise, bonobolar birlikte calisarak sorunu cozuyormus. Sempanzeler ise cozumun ne oldugunu bilseler bile birlikte calismayi reddediyorlarmis. Bu arastirmayi yapan Dr. Hare beynin kuculmesinin evrimsel olarak aptallasmaya dogru gittigini reddetmiyorsa da, bizim hakkimizda ne der, ona bakmak gerek dermis.

Bu haberin tumunu okumak icin de buraya tik tik.

13 Haziran 2011 Pazartesi

Bu Yilin Civcivleri

Tavuk sayimiz zaten basedebilecegimizden fazla degilmis gibi yeni civcivler eklenmeye devam ediyor. Su anda civciv ve annelerini de sayarsak 5 ayri koloni, 5 farkli gezici kumes prototipinde yasiyorlar ve yemiydi, suyuydu, gezdirmesiydi, yemek artiklariydi derken bizi epey peslerinde kosturuyorlar.

Bu senenin civcivlerinin aramiza katilmasi oldukca macerali oldu. Ilk olarak daha once 2 kere bu isi yapan kadrolu anne tavuk nisan ortasi kuluckaya yatti. Altina 11 tane yumurta koyduk. Ardindan da mayis ortasinda ikinci bir tavuk gurk oldu.

Tavuklar 1-2 gun onceden kabararak dolasmalari ve cikardiklari "gurk gurk" seslerle (buralilarin deyimi ile gurkuldayorlar) kuluckaya hazirlandiklarini haber veriyorlar. Biz sonunda onlari bir aksam kumesin follugunda hala oturur durumda gorunce islemin basladigini anliyoruz. O aksam hava karardiktan sonra tavuk ve altindaki yumurtalari (bazilarini kendimizce daha iyi yumurtalarla degistirerek), kulucka suresinin geri kalani icin daha uygun bir mini kumese tasiyoruz.

Yumurta koyarken aklimiz sira iyi bir is yaptigimizi zannederek bazi cok iri yumurtalar koyduk, onlar hep cift sarili ve dolsuz cikti. Sonradan yaptigim okumalar cok iri ve cok kucuk yumurta koymayin diyor, aklinizda bulunsun.

8 mayista ilk parti civcivler cikti. Ama nedendir bilinmez, sadece 4 canli civcivimiz olabildi. Kalanlari merakla kirdik, 2 tanesi dolsuz idi. Digerlerinde ise farkli olusum evrelerinde olu civcivler vardi. Kimi sanki son gununde olmus. Cok uzulduk, biraz sorusturduk. Koydekilerin tahmini ya fazla kalkip yumurtalari soguttugu, ya da fazla yatip isiyi gerekenden yuksek tuttugu. Bana baska birsey var gibi geliyor cunku bu anne oldukca tecrubeli ve daha oncekilerden farkli birsey yapmadi. Gunde duzenli 1 kere 5 dakikaligina kalkip ihtiyaclarini gordukten sonra tekrar yumurtalarinin uzerine donuyordu. Biz bu sorunu tam tersine diger tavukta bekliyorduk cunku hayvancagiz ilk 4 gun hic kalkmadi. Kalan 17 gunde de yanilmiyorsam sadece 2 kez kalkti. Nasil dayandi aclik ve susuzluga inanilir gibi degil.

Asil macerayi bu ikinci tavukla yasadik zaten. Uzun uzun anlatayim. Bizim Datca'da hemen tum gun kalmak zorunda oldugumuz ruzgarli bir gun, ruzgar tavuklarin citlerini devirmis, bizim kulucka tavugun da ortusunu aralamis. 4 gun sonra ilk defa kalkan tavuk, saskinlikla eski kumese donup ordaki folluktaki yeni yumurtalarin uzerine oturmus. Biz aksam vakti donup yumurta almak icin folluklari dolasirken tavugu oturur bulunca baska bir tavuk daha gurk olmus sandik once. Sonra durum ortaya cikinca panige kapildik. Uzerinden kalkilan yumurtalardaki civcivlerin oldugune hukmettik. Tavugu tekrar eski yerine alip altina o gunun yeni yumurtalarindan 11 tane koyduk.

Ben yine de eski yumurtalari ampul altina koyup 17 gun beklesem belki yasiyor olabilecek 1-2 tane cikar mi acaba diye dusunerek biraz internet okumasi yapmaya karar verdim. Bu arada da iyice usumus olan yumurtalari bir ampulun altina koydum, yanina da bir termometre yerlestirdim. Okumalar biraz uzun surdu, bu arada ideal sicakligin 38 derece oldugunu ve nemin de bu surecte cok kritik oldugunu ogrendim. Donup termometreyi kontrol ettigimde isinin son deger olan 60'i coktan gectigini gordum. Once donan civcivleri simdi de bir guzel pisirmistim galiba. Yumurtalarda yasayan civcivden umit kesince bunlari bari pisirip hayvanlara verelim dedik. Ocagin uzerinde alti yanan bir tavaya ilk yumurtayi kirdik, dolsuzmus. Ikincide kan pihtisi gibi birsey gorduk ki bekledigim kabaca boyle birseydi. Tuh deyip bir tane daha kirdik. Bu sefer daha damarli birseyler cikti icinden. Biz ne olup bittigini idrak edene kadar 2 tane daha kirdik ve egilip yakindan baktigimizda 3 tane yumurtada, olusmus kalp hucrelerinin atmakta oldugunu farkettik. Ne hale geldigimizi tahmin edersiniz. Bu travmadan ogrendigimiz onemli bilgi civcivlerin sandigimizdan cok daha dayanikli olduklari idi. Hemen kalan 6 yumurtayi tekrar annenin altindaki 11'in 6'si ile degistirdik. Fakat boyle yaparak tavugun altina 2 farkli parti yumurta koymus olduk, 4 gun ara ile. Ama o an itibari ile " dur bakalim ne olacak" demekten baska elimizden gelen birsey de yoktu.

Sonunda ilk partinin 21 gunu doldu. Her gidip gelmemizde annenin altinda bazi kafalar goruyoruz ama kac tane oldugunu sayamiyoruz bir turlu. Sonunda anneyi soyle hafif iteleyip altindaki 4 civcivi saydik. Bir yumurta da hafif catlamisti ama 1 gun sonra hala cikamadigini gorunce yardim edeyim dedim. O sira henuz mecbur kalmadikca mudahale etmemek gerektigini bilmedigimden galiba iyilik yapayim derken kotuluk yaptim. Yumurtanin kabugunu bir cimbizla biraz kirdim ve yumurtayi geri biraktim. Birkac saat sonra kontrol ettigimde civcivin cikmis oldugunu fakat gobek kordonu gibi kanli birseyin arkasindan sallandigini gordum. Diger civcivler hayvana pek rahat vermiyordu, o yuzden hemen ampul altinda bir kutuya aldik ama ne yazikki yasatamadik. Bu kotu deneyimden sonra bu konuyu daha iyi arastirmaya karar verdim. Zaten tavuk ikinci gununde, ilk parti civcivlerini gezdirmeye baslayip kalan yumurtalari terkedince kalanlarla ugrasmanin bize dusecegi belli olmustu.

Karavanda bu isi icin kullandigimiz ampul sabit yukseklikte oldugundan isiyi kutunun altina koydugumuz kitaplari artirip azaltarak sabit tutmaya calistik. Hemen her yarim saatte bir kontrol edip ayarlamalar yapmak gerekiyordu. Evden uzakta oldugumuz saatlerde ya da gece uzun sure bakamadigimizda isinin 45'e kadar ciktigi ya da (bir elektrik kesintisi sonrasi) 25'e kadar dustugu oldu. Nem olayini da hic kontrol edemedigimizden benim hic umidim yoktu ama 20. gunde yumurtalarin icinden sesler gelmeye basladi. Tabii bu dakikadan sonra isiya cok dikkat etmeye, kutunun kenarlarina nemli bezler asmaya falan basladik. Bir sure sonra 2 yumurtada ilk catlaklar olustu. Artik neredeyse yumurtalarin yanindan ayrilmiyoruz.

Ozellikle civcivler yumurtayi kirarken nem cok onemli cunku ic zar nemsizlikten musambaya donuyor ve civciv bunu yirtamadigindan sonunda bitap dusup olebiliyor. Ben elde damlalik, surekli acilan catlaklardan iceri su damlatiyorum. suyun degdigi yerlerde beyazimsi zar bir anda saydamlasiyor ve icindeki damarlar belirginlesiyor. Ic zar tamamen damarlarla kapli ve civciv cikarken bu zari deldikce kan yavas yavas bu damarlardan cekiliyor ve civcive donuyor. O yuzden yumurtayi kirma islemine hizli bir sekilde yardim etmek civcivi olduruyor.

Daha onceki kotu deneyimden dolayi kendimizi tutup epey bir saat bekledik ama civcivler ilk catlatmalari fazla ilerletemeyince yardim etmeye karar verdik. Butun bir gece suren dogum olayi bu sekilde basladi.



"Bir yumurtayi al, kafifce kirigi genislet, damlalikla su damlatip damarlarin ici bosalanlarini belirle, zari o tarafa dogru birazcik yirt, nemli tutmak icin islak gazli bezleri kirigin etrafina sar ve yumurtayi yerine koy" islemini diger 5 yumurta icin (6. cok iri yumurtada hic ses/hareket yoktu, sonradan dolsuz oldugu cikti zaten) defalarca kere tekrar ettik.



Sonunda 5'i de cikabildi ama ozellikle bir tanesi cok bitap bir halde idi. Ayaga kalkmasi digerlerine gore cok uzun surdu. Ben yasayacagini hic tahmin etmiyordum ama sonunda o da pacayi kurtardi.





2 gun kutu icinde baktiktan sonra civcivleri annenin basina atma hesaplari yapmaya basladik cunku bizim icin diger tum isleri engelleyen bir angarya haline gelmeye baslamisti isi kontrolu. Elektrik kesintilerinde bir pet siseye sicak su koyup, onu da bir coraba sokup yanlarina koyuyorduk.





Ucuncu gun aksama dogru korka korka bir tanesini anne ve 4 civcivinin yanina koydum. Bir taraftan da bir saldiriya karsi tetikteyim cunku tavuklar bazen baska civcivleri oldurebiliyor. Ama sagolsun bizim anne hic sorun cikarmadi, hemen kosup diger dordunu de yanina getirdim. Sonra aksam bir baktim hepsi annenin altinda uykuya gecmis. Ertesi sabah erkenden kontrolumu yaptim, acaba anne biraz buyuklerle gezerken kucukleri usutecek mi diye ama kendisi bu isi gayet iyi becerdi, 9 civcivini 2 haftadir gayet sorunsuz uyutuyor, gezdiriyor, yediriyor, onlara eselenmeyi ve bocek yakalamayi ogretiyor.



Tavuklarin civcivlerine ne kadar duskun oldugunu gormeniz lazim. Onlari korumak icin kendilerini tehlikeye atmaktan cekinmiyorlar. Su anda tek dikkat etmemiz gereken 2 annenin gezinti sirasinda karsilasip kavga etmelerini engellemek. 1-2 kapismadan sonra onlar da biribirlerine pek yaklasmamayi ogrendiler zaten.

9 Haziran 2011 Perşembe

Orman Bahcesi (Gida Ormani)

Dun Avustralya Permakultur sitesinde bir yazi okuduk. Martin Crawford'un Ingiltere'de 15 senede yarattigi, icinde 500 cesit bitki/agac olan gida ormanini anlattigi bir video da vardi. Inanilmaz! Ne yazik ki turkce altyazisi yok ama ingilizce bilenlere seyretmelerini oneririm.

Gida ormanindaki cesitlilikten bahsederken, tipik bir gida ormaninin 200 cesit bitki/agaci rahatlikla barindirabilecegini soyledi Crawford. Ve insanlar icin aci bir beslenme gercegini de ekleyiverdi: bizler 20 cesit, cogu yillik olan sebze ile idare ederken, en yakin akrabalarimizdan orangutanlarin diyetinde 400 cesit bitki varmis! Yeni bulgularin insanlarin avci/toplayici doneminde cok daha iri yari, saglikli ve uzun omurlu olduklarini gostermesi tesaduf degil anlayacaginiz...

7 Haziran 2011 Salı

Artik karincalari seviyorum

Arazimizde karincalar yazla birlikte cok ciddi faaliyet gostermeye basliyor. Bense strese giriyorum karincalarin yuva girislerine yigdiklari topragi, bizim ektigimiz tohumlari, tavuklara verdigimiz bugdaylari gordukce! Tugrul sonunda bana bir makale gondererek karincalara olan duygularimi degistirmeyi basardi!

Istedigim kadar siklikta katkida bulunamadigim cok hos bir blogda o makaleyi ozetledim. Buyrun sizi doga kesif'e gotureyim...