Ah dun gece pek guzel uyudum. Neden mi? 2 gundur keci boynuzu topluyoruz Tugrul'la. Yegen Burcu'nun kulaklarini oyle bir cinlattik ki! Gecen sene o ne guzel yapmisti. Simdi baktim da bloga, Agustos sonunda yapmisiz gecen sene! Bu sene iyi gec kalmisiz. Dogruyu soylemek gerekirse, Yuksel teyze, hafta sonu arayip da yagmurlar yagip, haruplari "çikin" olmadan toplayalim demeseydi bizim toplayacagimiz yoktu. Hafta sonu araya baska isler girdiyse de, son iki gundur buyuk harup agacimizdan haruplari toplamayi bitirdik. Gecen sene kolaydi, sadece toplayip cuvallamistik. Birileri gelip alacakti ama olmadi. Bu sene un yapalim, pekmez yapalim deyince isler biraz daha cogaldi. Yuksel teyze sagolsun, bize iki farkli uzunlukta sopa verdi. Tugrul agaca cikti, ben de alttan yetisebildiklerimi sopa ile indirmeye calistim. Tugrul'un bacaklar bir sure sonra uyusuyor dogal olarak. Tabi bir de bizim ulasamadigimiz yukseklikteki dallarda tepisen Payam ve Darma var! Darma, eger Payam ortada yoksa hemen Tugrul'un dayanmak icin kullandigi eline saldiriyor. Su kedi, kopeklere is yaptirmayi bir ogretebilsek, hayatimiz oyle kolaylasirdi ki!
Genellikle kafa hep yukariya dogru, boyun bir sure sonra iflas ediyor. Arada filmlerde, kursunun geldigini gordugun sahneler gibi harubun done done sana yaklastigini goruyorsun. Bir kere nasil oldu anlamadim, tam disime yedim harubu! Bir de inatcilari var ki insani illet ediyor. Bir obek halindeyken indirmek cok kolay, ama bir de tek basina kaldiysa, ah ne zor oluyor onu indirmek! Bazen inerken dala takiliyor, yapraga takiliyor, inmiyor da inmiyor. Bu durumlarda didismemek ruh sagligi acisindan en iyisi ama olmuyor iste!
Araya Yuksel teyzenin anlattigi bir kisa hikaye sokayim; bir gun çam agaci harup agacina "hadi gezmeye gidelim" demis. Harup da, "baksana, biri kucagimda, digeri karnimda, ben nasil gideyim!" demis. Agaca bakinca hikayenin ne demek istedigini anliyorsunuz. Sopa ile indirmeye calistiginiz uzum salkimi gibi duran haruplarin hemen yaninda minicik, kirmizimsi bir cikinti goruyorsunuz. Iste o da yeni senenin salkim harubu! Onu kirmadan digerlerini indirecegim diye ugrasiyorsunuz. Arada ne yazik ki kirdiklarimiz da oluyor.
Toplama isi bitince, is bitmiyor. Sira geliyor yikamaya. Terlikler ve rahat bir elbise giyiliyor, yigin yigin keciboynuzlarinin bir ucundan baslanip kovalara dolduruluyor, camasir makinasi teknigi ile yikaniyor. Sonra suzulup serilecek yere tasiniyor, kovalardaki su etraftaki cicek, agac diplerine bosaltiliyor. Ardindan, yenilecekler, un yapilacaklar, pekmez kaynatilacaklar, tavuk yemi olacaklar, en sonunda kalanlar da malc olacaklar seklinde ayriliyor. Dun aksam hava kararirken baktik ki ayirma isine dalsak yetistiremeyecegiz, hemen cuvallara doldurup kaldirdik. Yagmur gecince tekrar serip islemi tamamlayacagiz.
Tum bu isleri yaparken, buyuk ailenin, cok cocugun, gelinin, torunun ne guzel oldugunu dusundum!:) Herkes isin bir ucundan tutunca isler hemen hizaya giriveriyor. Ardindan da oturup hep birlikte yer sofrasinda yeniyor. Ustune de ogle uykusunu unutmamak lazim tabi ki! Eh boyle bir Edi ile Budu olunca ogle uykusunu birak bir yana, ogle yemegi yenmedi.
Yine bu isleri yaparken, bir koy evinde, ya da ciftlik evinde, kocaman bir depoya ve kilere ihtiyac oldugunu dusundum. Bize 40 m2 yasam alani yetiyor ama bana kalsa 250 m2 depo ve kilere ihtiyacimiz var! Sanki bir o kadar da bu yikama, serme, kurutma islerinin yapilacagi, suyun direk bahceye verilecegi, ustu kapali bir alana ihtiyacimiz var.
Sirada bekleyen 1 buyuk, 1 de kucuk harup agaci var. Hadi bize kolay gelsin.
30 Eylül 2010 Perşembe
22 Eylül 2010 Çarşamba
Zeytin Hasadi
Bu sene zeytinlerimiz cok erken oldu. Genelde yerel zeytinlere gore zaten 1 ay kadar erkenciyiz ama bu sene daha agustos bitmeden dalinda kararan epey bir zeytin farkettik birdenbire.
Ilginctir, 2 agacimizdaki tum zeytinler yesil ama burusuktu. Neden bilemedik. Buradaki tanidiklar da annemler (Ege bolgesi) de bu sene baslarina ayni seylerin (erkencilik, az verim, kuruma) geldigini soyluyorlar. Zeytinlerimiz zaten az o yuzden ne burusuk dinledim ne ufacik! Hepsini isledim. Sadece ayri kaplarda sakladim. Bakalim, performans onumuzdeki senelerde bu emege deger mi degmez mi, soyleyecek. Bu yaptigimi gorunce hayretler icinde, ben ne zaman kendi zeytininden baskasini begenmeyenlerden oldum dedim kendi kendime! Biliyorum, biliyorum; zeytinleri yaptigimiz ilk sene!:) Daha bir kac sene oncesine kadar tanidiklarin kendi yaptigi zeytinleri pek begenip, baska da bir zeytin yememe tercihlerini hafif biyik altindan gulerek dinlerdim. Simdi onlardan biri oldum!
Agaclar boy seviyesinde olunca toplamasi da bir zevk. Ama bir tane bile kacirmayacagim deyince agaci 3 kere tavaf etmek gerekiyor. Her seferinde farkli bir acidan bakarak, gozden kacmaya calisan zeytinleri yakalayarak. Bazi agaclarimizda zeytinler bolken, bazilarindan 1 tane bile alamadik. Bunu once pamuklu bit mucadelesi olarak yaptigimiz basincli suya vermistik ama herkeste bir verim problemi olunca tam da emin olamadik. Onumuzdeki sene kontrollu deney yapmali.
Zeytinlerimiz 10 gune kadar yemege hazir olacak. Kahvalti sofrasi da eksiklik hissinden kurtulacak.
Ilginctir, 2 agacimizdaki tum zeytinler yesil ama burusuktu. Neden bilemedik. Buradaki tanidiklar da annemler (Ege bolgesi) de bu sene baslarina ayni seylerin (erkencilik, az verim, kuruma) geldigini soyluyorlar. Zeytinlerimiz zaten az o yuzden ne burusuk dinledim ne ufacik! Hepsini isledim. Sadece ayri kaplarda sakladim. Bakalim, performans onumuzdeki senelerde bu emege deger mi degmez mi, soyleyecek. Bu yaptigimi gorunce hayretler icinde, ben ne zaman kendi zeytininden baskasini begenmeyenlerden oldum dedim kendi kendime! Biliyorum, biliyorum; zeytinleri yaptigimiz ilk sene!:) Daha bir kac sene oncesine kadar tanidiklarin kendi yaptigi zeytinleri pek begenip, baska da bir zeytin yememe tercihlerini hafif biyik altindan gulerek dinlerdim. Simdi onlardan biri oldum!
Agaclar boy seviyesinde olunca toplamasi da bir zevk. Ama bir tane bile kacirmayacagim deyince agaci 3 kere tavaf etmek gerekiyor. Her seferinde farkli bir acidan bakarak, gozden kacmaya calisan zeytinleri yakalayarak. Bazi agaclarimizda zeytinler bolken, bazilarindan 1 tane bile alamadik. Bunu once pamuklu bit mucadelesi olarak yaptigimiz basincli suya vermistik ama herkeste bir verim problemi olunca tam da emin olamadik. Onumuzdeki sene kontrollu deney yapmali.
Zeytinlerimiz 10 gune kadar yemege hazir olacak. Kahvalti sofrasi da eksiklik hissinden kurtulacak.
Labels:
ciftcilik,
havadan sudan
15 Eylül 2010 Çarşamba
Arayi kapayalim
Epeydir olan biteni yazmadik. Sevgili Cigdem'in de itelemesiyle, bu miskinligi birakip hemen bir ozet vereyim istedim.
Bir onceki blogda gordugunuz cadiri kaldirali epey oldu. Bu yaz boyunca insanin durdugu yerde ensesinden ter akitan sicaklar bir haftadir yok. Inanasimiz gelmiyor ama, aksamlari ustumuze pikeler aliyoruz, karavanin pencerelerini kapiyoruz. Bir tanidik bir kac gunluk bir sey, cok alismayin dedi. Biz de su anda keyfini cikariyoruz.
Bu arada bir bayram gecti; Yuksel teyzeler arife gunu firini yakinca, ben de yardima gittim. Ter akitarak yogurdugum halkalari once pisirdik, ardindan da gevrettik, ha bugun ha yarin bir dolgu cikacak, bir kaplama kirilacak korkusuyla sabahlari yiyoruz. Arife gunu Yuksel teyzenin gelinleri incecik incecik actiklari yufkalarla burada sarayli denen bademli (eh badem memleketinde baska ne olabilirdi ki!), suruplu bir tatli yaptilar. Surekli izliyorum ama bir gun gelir becerebilir miyim hic emin degilim. Bazi seyler zamaninda ogrenilirse oluyor.
Agustos sonu bir yegenimiz oldu. Annesi babasi adini Ipek koydular (biz aramizda ipek bocugu diyoruz, aman duymasinlar). Tugrul'un erkek kardesi ve esi pek tatli bir kiz bebegi ile herkese bayram hediyesi verdi. Ben kardeslerimin en kucugu Tugrul da en buyugu olunca benim yegenler 20'lerinde, Tugrul'unki daha bebek! Bundan 15-20 sene sonra Bostancik'ta bize yardima gelecek gencler yetistiriyoruz yani!;)
Bu yaz gelen gidenimiz boldu. Sanal ortamda tanistigimiz bir cok kisi ile yuz yuze gorusme imkanimiz oldu. Ote yandan yillardir gorusmedigimiz dostlarla yeniden bir araya geldik. Sanki bu sene sevdiklerimizi Datca'ya getirme/yerlesme konusunda ikna etmek yolunda epey bir yol katettik!
Kedi, kopek, tavuklar diye sordugunuzu duyar gibiyim. Darma hala cok tatli, hala Payam'la deli gibi tapırıyorlar. Iste bu da ornegi:
Nala ve Layka ciddi kavga ettiler. Layka 1 hafta kadar moral olarak kendine gelemedi. Bu kadar ince ruhlu bir kopek gormedim! Nala'dan yedigi dayak sonrasi, yemek/kemik yemeyi reddetti. Hatta yuruyus sonlarinda eve gitmeyi istemedi. Tepelerde oturup kaliyordu. Elimde tasma ile gidip alip geliyordum. Neyseki su aralar tekrar eski ruh haline dondu. Nala'ya sinirlenip, yanina yaklasinca isirmaya calismaya basladi! Bunun sonu yeni bir kavga demek, o yuzden epey dikkat ediyoruz.
Nala bu arada baska bir yaramazlik yapti diye dusunuyoruz. Bir sabah kalktigimizda kumesin disinda piliclerden birisini geziyor, digerini ise yerde kafasi ve bir budu kopmus buldum!:( Tahmin ettigimiz; bu iki pilic aksam uzeri (ogleden sonra evde yoktuk) citlerden disari cikmayi becerdiler. Nala da hep bu pilicleri guderdi. Ama arada bacaklarina daldigini gorup hep kiziyorduk. Yine oyle bir oyun baslatti ve ne yazik ki bu sefer kotu sonuclandi. Tugrul su anda Nala'ya tavuklara yaklasmamayi ogretmeye calisiyor. Isi onlari koruyup gozetmek olan Nala'ya az kizmadik ama yapacak bir sey de yok!
Bu seneki sebze deneyimlerimizi hep yazmak istedim ama bir turlu toparlayamadim dusuncelerimi. Ama bir sonraki blogda onlari yazmak istiyorum. Cok yakinda!
Bir onceki blogda gordugunuz cadiri kaldirali epey oldu. Bu yaz boyunca insanin durdugu yerde ensesinden ter akitan sicaklar bir haftadir yok. Inanasimiz gelmiyor ama, aksamlari ustumuze pikeler aliyoruz, karavanin pencerelerini kapiyoruz. Bir tanidik bir kac gunluk bir sey, cok alismayin dedi. Biz de su anda keyfini cikariyoruz.
Bu arada bir bayram gecti; Yuksel teyzeler arife gunu firini yakinca, ben de yardima gittim. Ter akitarak yogurdugum halkalari once pisirdik, ardindan da gevrettik, ha bugun ha yarin bir dolgu cikacak, bir kaplama kirilacak korkusuyla sabahlari yiyoruz. Arife gunu Yuksel teyzenin gelinleri incecik incecik actiklari yufkalarla burada sarayli denen bademli (eh badem memleketinde baska ne olabilirdi ki!), suruplu bir tatli yaptilar. Surekli izliyorum ama bir gun gelir becerebilir miyim hic emin degilim. Bazi seyler zamaninda ogrenilirse oluyor.
Agustos sonu bir yegenimiz oldu. Annesi babasi adini Ipek koydular (biz aramizda ipek bocugu diyoruz, aman duymasinlar). Tugrul'un erkek kardesi ve esi pek tatli bir kiz bebegi ile herkese bayram hediyesi verdi. Ben kardeslerimin en kucugu Tugrul da en buyugu olunca benim yegenler 20'lerinde, Tugrul'unki daha bebek! Bundan 15-20 sene sonra Bostancik'ta bize yardima gelecek gencler yetistiriyoruz yani!;)
Bu yaz gelen gidenimiz boldu. Sanal ortamda tanistigimiz bir cok kisi ile yuz yuze gorusme imkanimiz oldu. Ote yandan yillardir gorusmedigimiz dostlarla yeniden bir araya geldik. Sanki bu sene sevdiklerimizi Datca'ya getirme/yerlesme konusunda ikna etmek yolunda epey bir yol katettik!
Kedi, kopek, tavuklar diye sordugunuzu duyar gibiyim. Darma hala cok tatli, hala Payam'la deli gibi tapırıyorlar. Iste bu da ornegi:
Nala ve Layka ciddi kavga ettiler. Layka 1 hafta kadar moral olarak kendine gelemedi. Bu kadar ince ruhlu bir kopek gormedim! Nala'dan yedigi dayak sonrasi, yemek/kemik yemeyi reddetti. Hatta yuruyus sonlarinda eve gitmeyi istemedi. Tepelerde oturup kaliyordu. Elimde tasma ile gidip alip geliyordum. Neyseki su aralar tekrar eski ruh haline dondu. Nala'ya sinirlenip, yanina yaklasinca isirmaya calismaya basladi! Bunun sonu yeni bir kavga demek, o yuzden epey dikkat ediyoruz.
Nala bu arada baska bir yaramazlik yapti diye dusunuyoruz. Bir sabah kalktigimizda kumesin disinda piliclerden birisini geziyor, digerini ise yerde kafasi ve bir budu kopmus buldum!:( Tahmin ettigimiz; bu iki pilic aksam uzeri (ogleden sonra evde yoktuk) citlerden disari cikmayi becerdiler. Nala da hep bu pilicleri guderdi. Ama arada bacaklarina daldigini gorup hep kiziyorduk. Yine oyle bir oyun baslatti ve ne yazik ki bu sefer kotu sonuclandi. Tugrul su anda Nala'ya tavuklara yaklasmamayi ogretmeye calisiyor. Isi onlari koruyup gozetmek olan Nala'ya az kizmadik ama yapacak bir sey de yok!
Bu seneki sebze deneyimlerimizi hep yazmak istedim ama bir turlu toparlayamadim dusuncelerimi. Ama bir sonraki blogda onlari yazmak istiyorum. Cok yakinda!
Labels:
havadan sudan
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)