Sonunda isin en zevkli yani, duvar yapimi zamani geldi. Fotograf tarihlerine bakinca insaata neredeyse iki ay ara vermis oldugumuzu anliyorum. Agustos ve Eylul misafirlerimizi yolladiktan sonra Eylul sonu gibi tekrar ise koyulmusuz.
Onceki yazida da bahsettigim gibi oncelikle ahsap karkasi onden ve arkadan kaliplara alarak sikistirilmis toprak teknigini denedik ama harcanan toprak miktari gozumuzu korkuttu. Batiya bakan bir pencerenin altindaki dar bir kolonu bitirdikten sonra bizim buralarda da uygulanan bagdadi benzeri bir teknigi denemeye karar verdik. Boylece ayni zamanda yerel olarak bol ve bedava bulunan kargilari da kullanabilecektik.
Normalde ahsaba citalar hem distan, hem icten cakiliyor ve arasi da uygun bir malzeme ile dolduruluyor. Binanin dis cephesini hizlica bitirebilmek icin ilk asama olarak sadece disa kargilari cakip sivayarak brandadan kurtulmaya karar verdik.
Yukaridaki fotografta, yanyana bazi denemeler goruluyor. En sagda kargilarin disardan sivanmis hali, ortada ise yine distaki kargilerin hem icerden hem disardan sivanmis hali. Bu denemeler sirasinda camurla calismayi, onu kargilara en saglam bicimde tutturmayi ogreniyoruz. Icerden ve disardan iki kisi ayni anda sivamanin en saglam sonucu verdigine karar verdikten sonra denemeleri bitiriyor ve binayi kargilarla kaplamaya basliyoruz.
Bu arada yaklasan sonbahar ve olasi yagmurlari dusunerek catiyi kapamaya oncelik veriyoruz. Sectigimiz malzeme metal levhalar. Hem dayanikli, hem uygulamasi kolay, hem de buradan toplanacak suyun kalitesini olumsuz etkilemiyor.
Bir dezavantaj yagmur sirasinda cikan ses ama bu bina surekli yasanan ve uyunan bir bina olmayacagindan bunun bizim icin problem olmayacagini dusunuyoruz. (Bugun itibari ile yagmurda binada olmanin ses acisindan rahatsiz edici olmadigini soyleyebilirim. Ama yagmur durdu mu, yoksa devam ediyor mu farkinda olmamak imkansiz :-)
Yasemen ve Pinar icerden ve disardan ekip siva calismasi yaparken...
Siva ilerliyor, yavas yavas dis cephe kendini gostermeye basladi. Kayinvalidem insaati denetliyor.
Kayinvalide sonunda biz caylaklara dayanamayip, camur sivanin inceliklerini gostermek icin isi ele aliyor.
Binanin dis cephesi ilk kat (iri elenmis toprak, iri elenmis kum, ve iri saman) bitti. Bu asamaya gelmek gunler surdu cunku hem camuru hazirlamak hem de duvara uygulamak sabir ve zaman istiyor.
Son fotograf daha ince elenmis toprak kum ve daha kucuk saman parcalari ile hazirladigimiz ikinci siva katini gosteriyor. Fotografta pek belli olmamakla birlikte kullandigimiz kargilarin farkli boyutlari bazen duvarda komik bombelere neden oldu. Her toprak yapinin olmazsa olmazi duvarlarindaki kabartma desenlerdir. Bizimki de mecburen balina kabartmalari olacak!
Insan elenmis toprak, kum ve samanin ayri ayri yiginlarda hazir bir sekilde bekledigi kurs ortamlarina imreniyor dogrusu. Cunku emegin cogu topragi kazma, el arabalari ile toprak, kum tasima, farkli eleklerle bunlari eleme gibi hazirlik ameleligine gidiyor. Iste burada bol elemanli ekiplerin degeri ortaya cikiyor.
28 Şubat 2012 Salı
15 Şubat 2012 Çarşamba
Dogal Mimari/Insaat Denemeleri - 4
Tuvalet insaatimizin bloga aktarilmasi da ayni insaatin kendisinde oldugu gibi yavas yavas ve uzun araliklarla oluyor. Boylece yapim surecini sizinle daha gercekci bir sekilde paylasmis oluyorum galiba.
Gordugunuz gibi binanin zemini yavas yavas beton taslarla dolarken bir taraftan da cevre tas duvar yapimi basliyor. Bu tas duvarlar tasiyici olmaktan cok gorunus icin. Bir de tabii yagmura karsi temele yakin kismi daha dayanikli hale getirebilmek icin. Harc olarak sadece camur kullaniyoruz. Buranin yandan serpen tufan yagmurlarina karsi ne kadar dayanacagini da merak ederek. Ama bu yaziyi yazdigim Subat ortasi itibari ile camurun bekledigimizden cok cok daha iyi bir performans gosterdigini soyleyebilirim. Neredeyse normal uzeri yagisli gecen bir kis sonrasi hala sapasaglam duruyor, ustelik de bizim acemi isciligimize ragmen.
Zeminde birakilan bir bosluga yerlestirilmis olan PVC gider borulari. Bunlara lavabo ve dus suzgeci takilacak.
Binaya elektrik kablosu ve su borusunu zeminin hemen altindan minik bir kanal icinde goturuyoruz. Ancak yuzeye cok yakin oldugundan ileride kaza ile zarar vermeyi biraz olsun engellemek icin kullanilmis bir drenaj borusunun icinden geciriyoruz.
Sol tarafta binanin guney duvarindan cikan PVC gider borusu goruluyor. Buradan cikacak olan dus ve lavabo suyu, hemen altindaki bir muz cemberinin icine dokulecek. Muzlarin ortasindaki organik madde ile dolu cukur (mulch basin) minik bir gri su aritma sistemi gorevi gorecek. Bu binadan siyah su cikmiyor cunku bildiginiz gibi kuru (composting) tuvalet kullaniyoruz. O atik bu binadan kovalarla cikip kompost yiginina ekleniyor.
Dikkatli bakinca koseden koseye teller goreceksiniz, binanin yanal kuvvetlere karsi direncini artirmak icin. Normalde bunu 5x5 cm tahtalarla yapacaktik ama sikistirilmis toprak (rammed earth) teknigini denemeye karar verdigimizden dikmeler arasina bu tahtalari yerlestiremeyecegimizi dusunerek kalin tel cozumunde karar kildik. Fotografta bizden uzak (bati) duvarinda tahta kaliplar arasinda bu teknigin uygulamasi baslamis durumda.
Zemini topraktan yapmaya karar verdik. Bildigimiz samanli camuru (cob) ilk katman olarak seriyoruz. Uzerine daha sertlestirici ve koruyucu katmanlar yapacagiz ama yine yaziyi yazdigim an itibari ile bu haliyle bile gayet guzel isliyor. Camurun yapimdaki kolayligi, dayanikliligi ve guzelligini boyle kucuk bir ornek insaatta deneyimleme sansimiz oldugu icin cok sansliyiz. Oyle gorunuyor ki bundan sonra ev insaatlarinda bile, gerekli tedbirleri almak kaydiyla, camuru gonul rahatligi ile kullanabilecegiz.
Tabii bu arada gunler hizla geciyor, yaz misafirlerimizin gelme zamanlari yaklasiyor. Binayi bitirip onlara yetistirme umidimizi kaybedince daha gercekci olup duvarlari gecici olarak branda ile kaplamaya karar veriyoruz. Amac binayi hizlica kullanima sokabilmek.
On planda insaat ekibinden Deniz ve oglu. Arkada ise bina duvarlarinin dibinde taslarla doldurulmus drenaj kanallarini gorebilirsiniz.
Gordugunuz gibi binanin zemini yavas yavas beton taslarla dolarken bir taraftan da cevre tas duvar yapimi basliyor. Bu tas duvarlar tasiyici olmaktan cok gorunus icin. Bir de tabii yagmura karsi temele yakin kismi daha dayanikli hale getirebilmek icin. Harc olarak sadece camur kullaniyoruz. Buranin yandan serpen tufan yagmurlarina karsi ne kadar dayanacagini da merak ederek. Ama bu yaziyi yazdigim Subat ortasi itibari ile camurun bekledigimizden cok cok daha iyi bir performans gosterdigini soyleyebilirim. Neredeyse normal uzeri yagisli gecen bir kis sonrasi hala sapasaglam duruyor, ustelik de bizim acemi isciligimize ragmen.
Zeminde birakilan bir bosluga yerlestirilmis olan PVC gider borulari. Bunlara lavabo ve dus suzgeci takilacak.
Binaya elektrik kablosu ve su borusunu zeminin hemen altindan minik bir kanal icinde goturuyoruz. Ancak yuzeye cok yakin oldugundan ileride kaza ile zarar vermeyi biraz olsun engellemek icin kullanilmis bir drenaj borusunun icinden geciriyoruz.
Sol tarafta binanin guney duvarindan cikan PVC gider borusu goruluyor. Buradan cikacak olan dus ve lavabo suyu, hemen altindaki bir muz cemberinin icine dokulecek. Muzlarin ortasindaki organik madde ile dolu cukur (mulch basin) minik bir gri su aritma sistemi gorevi gorecek. Bu binadan siyah su cikmiyor cunku bildiginiz gibi kuru (composting) tuvalet kullaniyoruz. O atik bu binadan kovalarla cikip kompost yiginina ekleniyor.
Dikkatli bakinca koseden koseye teller goreceksiniz, binanin yanal kuvvetlere karsi direncini artirmak icin. Normalde bunu 5x5 cm tahtalarla yapacaktik ama sikistirilmis toprak (rammed earth) teknigini denemeye karar verdigimizden dikmeler arasina bu tahtalari yerlestiremeyecegimizi dusunerek kalin tel cozumunde karar kildik. Fotografta bizden uzak (bati) duvarinda tahta kaliplar arasinda bu teknigin uygulamasi baslamis durumda.
Zemini topraktan yapmaya karar verdik. Bildigimiz samanli camuru (cob) ilk katman olarak seriyoruz. Uzerine daha sertlestirici ve koruyucu katmanlar yapacagiz ama yine yaziyi yazdigim an itibari ile bu haliyle bile gayet guzel isliyor. Camurun yapimdaki kolayligi, dayanikliligi ve guzelligini boyle kucuk bir ornek insaatta deneyimleme sansimiz oldugu icin cok sansliyiz. Oyle gorunuyor ki bundan sonra ev insaatlarinda bile, gerekli tedbirleri almak kaydiyla, camuru gonul rahatligi ile kullanabilecegiz.
Tabii bu arada gunler hizla geciyor, yaz misafirlerimizin gelme zamanlari yaklasiyor. Binayi bitirip onlara yetistirme umidimizi kaybedince daha gercekci olup duvarlari gecici olarak branda ile kaplamaya karar veriyoruz. Amac binayi hizlica kullanima sokabilmek.
On planda insaat ekibinden Deniz ve oglu. Arkada ise bina duvarlarinin dibinde taslarla doldurulmus drenaj kanallarini gorebilirsiniz.
Labels:
dogal mimari
11 Şubat 2012 Cumartesi
9 Şubat 2012 Perşembe
7 Şubat 2012 Salı
Hasar raporu
Dun cooook heyecanli bir gundu! 1-2 gundur ciddi bir lodos firtinasini beklemedeydik. Ogleden sonra saat 3:00 civari ruzgar iyice sertlesmeye baslamisti. Son kontrolleri yaparken, yurdun ustunu orten naylon ortude (yurdun en ust ortusu yirtildigi icin yagmurdan korumak amaciyla naylon bir ortunun altinda kisi geciriyor!:( bir yirtik farkettik. Onu tamirle ugrasirken bir gumburtu koptu.Tugrul gurultuye dogru kosturdu, ve ardindan beni cagiran sesini duydum. O arada meger kac kere seslenmis ama ruzgardan duymak ne mumkun! Tas evin yanindan asagiya dogru kostururken gordugumde bir gariplik hissettim ama ne oldugunu anlayamadim. Bir saniye sonrasinda gordugumu algiladim: Ankaralilar (bu gezici kumesteki tavuklarin lakabi) citlerin icinde bir kosede toplasmis duruyor. Kumes citin disinda hendekte yan yatmis duruyor, Tugrul da hendegin icinde, kos kos diye bana sesleniyor. Inanamadim. Bu kumesi tasirken kollarimin nasil titredigini hatirladim o anda. Kumesi yere sabitleyen 2 demir kaziga ragmen ruzgara nasil oyuncak gibi gelmis oldugunu dusunmek beni gunun geri kalani icin fena halde korkuttu.
Sansimiza gun hala aydinlikken bu olay oldu. Tavuklar icinde olsaydiyi dusunmek dahi istemiyorum. Hemen kumesin saginda solunda daha bir kac hafta once diktigimiz fidanlara baktik. Buyuk bir sans eseri kumes o 3 fidanin ustunden ucup ortalarina inmis. Hendek olmasaydi herhalde epey bir mesafe yuvarlanip giderdi diye dusunuyoruz. O hengamede aklima yumurtalar geldi!:) Nasil olduysa o ucustan 1 tane yumurta saglam cikmis. Kumesi nereye, nasil tasiriz diye dusunurken bir ses daha geldi. Arkamizi dondugumuzde, Nala'nin kulubesinin catisini yerde ters donmus gorduk. Hemen ilerisine baktim; Ayuska'ninki de ayni vaziyetteydi. Onu sonraya birakip kumesi hendekten zor bela cikarip tas evin arkasina tasidik. Kollar titreyerek tabi. Bir yandan da gozumuz yaklasan firtinada. Datca'nin ustu kararmis. Tepemizde esen ruzgarlar iyice azmis. Tekrar yurt tamirine donduk. Bitiremeden, gozumuz Datcalilara (sabit kumesteki tavuklarin lakabi) ilisti. Disardalar! Citleri devrilmis. Kostur kostur bu sefer o kumese. Tugrul demir kaziklarla citleri sabitlemeye calisti. O kosturmalar sirasinda bir baktim, tavuklarin alanini genelde ayiran, kargilardan dogal cit de koyvermis! Tugrul'la Datcalilari iceri sokup yurda geri donerken o citi de tamir ettik. En sonunda yurdun naylon ortusunu tamir ettik, ruzgarin yonunu dusunerek daha degisik bir sekilde sabitledik. Geri donup kopek kulubelerini pergolenin altina tasidik. Hafiften yagmur tapirdamaya basladi. Aksam ezanini duydum. Eyvah dedim, son 15 dakika! Bir baktim Ankaralilar citin kenarinda dip dibe dizilmisler, bize bakiyorlar nerede evimiz dercesine. Kostur kostur Ankaralilari yeni evlerine tasidik. Karanlikta goremiyorlar, mecburen biz teker teker onlari tuneklerine oturttuk. Yagmur siddetlenmeye baslarken eve kendimizi attik. Tugrul internetteki bir hava durumu sitesinden ruzgarin 90 km/saat hizina ulastigini ogrendi. Sabaha ne bulacagiz korkusu basti icimizi. Sabaha karsi disari ciktigimda, kubbe kumesin ortusunun acilmis oldugunu gordum, ruzgar kimbilir nerelere atti bunu, Tugrul'u uyandirip soylesem mi diye dusunurken Tugrul da kalkip geldi!:) Yapacak bir sey yok, hadi yatalim geri dedik. Sansimiza kumeslerinin ic ortusune bir sey olmamis. Boylece islanmadilar.
Bu sabah korka korka disari ciktigimizda baskaca bir hasarin olmadigini gorduk sevincle. Sadece bir agacimizin dallari kirilmis, onu da budadik.
Sonucta herkes sag ve salim. Bir sonraki lodos firtinasi icin dersler bir koseye not edildi hemen.
Sahi hala ara ara durup, koca kumes ucarken keske gorebilseydik diye hayiflaniyoruz Tugrul'la.
Sansimiza gun hala aydinlikken bu olay oldu. Tavuklar icinde olsaydiyi dusunmek dahi istemiyorum. Hemen kumesin saginda solunda daha bir kac hafta once diktigimiz fidanlara baktik. Buyuk bir sans eseri kumes o 3 fidanin ustunden ucup ortalarina inmis. Hendek olmasaydi herhalde epey bir mesafe yuvarlanip giderdi diye dusunuyoruz. O hengamede aklima yumurtalar geldi!:) Nasil olduysa o ucustan 1 tane yumurta saglam cikmis. Kumesi nereye, nasil tasiriz diye dusunurken bir ses daha geldi. Arkamizi dondugumuzde, Nala'nin kulubesinin catisini yerde ters donmus gorduk. Hemen ilerisine baktim; Ayuska'ninki de ayni vaziyetteydi. Onu sonraya birakip kumesi hendekten zor bela cikarip tas evin arkasina tasidik. Kollar titreyerek tabi. Bir yandan da gozumuz yaklasan firtinada. Datca'nin ustu kararmis. Tepemizde esen ruzgarlar iyice azmis. Tekrar yurt tamirine donduk. Bitiremeden, gozumuz Datcalilara (sabit kumesteki tavuklarin lakabi) ilisti. Disardalar! Citleri devrilmis. Kostur kostur bu sefer o kumese. Tugrul demir kaziklarla citleri sabitlemeye calisti. O kosturmalar sirasinda bir baktim, tavuklarin alanini genelde ayiran, kargilardan dogal cit de koyvermis! Tugrul'la Datcalilari iceri sokup yurda geri donerken o citi de tamir ettik. En sonunda yurdun naylon ortusunu tamir ettik, ruzgarin yonunu dusunerek daha degisik bir sekilde sabitledik. Geri donup kopek kulubelerini pergolenin altina tasidik. Hafiften yagmur tapirdamaya basladi. Aksam ezanini duydum. Eyvah dedim, son 15 dakika! Bir baktim Ankaralilar citin kenarinda dip dibe dizilmisler, bize bakiyorlar nerede evimiz dercesine. Kostur kostur Ankaralilari yeni evlerine tasidik. Karanlikta goremiyorlar, mecburen biz teker teker onlari tuneklerine oturttuk. Yagmur siddetlenmeye baslarken eve kendimizi attik. Tugrul internetteki bir hava durumu sitesinden ruzgarin 90 km/saat hizina ulastigini ogrendi. Sabaha ne bulacagiz korkusu basti icimizi. Sabaha karsi disari ciktigimda, kubbe kumesin ortusunun acilmis oldugunu gordum, ruzgar kimbilir nerelere atti bunu, Tugrul'u uyandirip soylesem mi diye dusunurken Tugrul da kalkip geldi!:) Yapacak bir sey yok, hadi yatalim geri dedik. Sansimiza kumeslerinin ic ortusune bir sey olmamis. Boylece islanmadilar.
Bu sabah korka korka disari ciktigimizda baskaca bir hasarin olmadigini gorduk sevincle. Sadece bir agacimizin dallari kirilmis, onu da budadik.
Sonucta herkes sag ve salim. Bir sonraki lodos firtinasi icin dersler bir koseye not edildi hemen.
Sahi hala ara ara durup, koca kumes ucarken keske gorebilseydik diye hayiflaniyoruz Tugrul'la.
Labels:
havadan sudan
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)