3 Mart 2010 Çarşamba

Kizlanlilarin yemekleri

Yuksel teyzenin oglu gecen gun Kizlanlilarin diyetini soyle tanimladi: "Kizlanlilar tastan yumusakca herseyi yerler"!:) Eh, biz de ucundan Kizlanli olmaya basladik dersem bu yazinin sonu nereye gider herhalde tahmin etmeye basladiniz!;)

Buraya geldigimizden beri surekli duydugumuz 2 ozel yemek var: karavilla ve bedel. Karavilla bildigimiz salyangoz. Senede 1 kere yeniyor. Zamanlama cok onemli: ilk yagmurlardan hemen sonra. Sicaklarla birlikte kendini topraga gomen salyangozlar bir tur aclik grevine basliyormus, ilk yagmurlarla disari cikinca da icleri goreli olarak temiz oluyormus. Eskiden senede bir kere olan bu ozel yemek, derin dondurucular sayesinde seneye yayilmis artik. Bir yandan guzel ama ote yandan da eskiden bir kerelik yetecek kadar toplamak varken artik 1 sene boyunca yetecek kadar toplamak bu hayvanciklarin gelecegini nasil etkileyecek diye dusunmeden edemiyor insan. Neyse, bu yazidan yazmak istedigim bu degil. Devam edelim. Karavillalari pisirmek icin gereken on hazirlik epey zahmetli. Kabugun uc kismi kesiliyor, ve temizlemek icin epey kere suyu degistirilerek kaynatiliyor. Ardindan asil pisirmeye geciliyor. Karavillalari bize tattiran, Datca'ya tasinmis, Ankarali bir cift. Onlara da bir tanidiklari, pismeye hazir sekilde vermis. Bizim Yuksel teyzeden yemedim, o yuzden cok fazla karsilastiramiyorum ama yedigimiz super guzeldi. Yuksel teyze onumuzdeki sonbahar pisirir mi bilmem, cunku Emecikli gelini karavillalarin pistigi tencereyi bir daha kullanmiyormus. Tencere bizden dedik ama zor gorunuyor hala!

Bedel ise bir deniz böcesi.



Yuksel teyze bizim karavilla yedigimizi duyunca, akli bedeli de yiyebilecegimizi kesmis olmali ki, bizi bedel toplamaya goturdu. Denizin icinde, kiyiya yakin kayalarin uzerinde yapismis duruyorlar. Tek kanatli midye gibi dusunun. Toplarken cok sessiz olmak gerekiyor. Eger geldiginizi anlarlarsa o kayaya oyle bir tutunuyorlar ki cikarmak mumkun olmuyor. Tabi bir de dalgayi hesaba katmak lazim, cikarip dalgaya kaptirmak da var! Ve de yosun tutmus kayalara da dikkat etmek gerekiyor, yoksa kendinizi benim gibi, suyun icinde poponuzun ustunde oturur buluveriyorsunuz! Allahtan Datca'nin ruzgari iyi de uzun sure islak dolasmiyorsunuz!:)



Yuksel teyze sagolsun, aksamina temizleyip sote ederek pisirdi. O da cok lezzetliydi. Gerci yemesi cok keyifli olmadi. Yemege gittigimizde Yuksel teyzenin oglu Ozgur'un agac budarken, bickiyi dali keserken elinden kacirip kaşının ustune denk getirdigini ogrendik. Datca devlet hastahanesinde dikis atilmis. Ama emin olmak icin Mugla'daki bir hastahaneye gidildi o aksam. Geceyi orada gecirdi. Cok ciddi olabilecek bir kaza olabilecek en az hasarla atlatilmis durumda. Yazik, Yuksel teyze "bedel toplarken o kadar da eglenmistim" dedi! Ozgur biraz toparlasin, bir de onunla gideriz, acisini cikaririz.

7 yorum:

faik murat unel dedi ki...

Pınar merhaba;

Bedel'i ismen bilmiyordum, balık avlarken yem olarak kullanırdık onları. Ayrıca sessiz yaklaşmak gerektiğini de bilmiyordum. Yazında belirttiğin gibi kayaya çok sağlam yapıştıkları için kırmak zorunda kalıyorduk balık yemi yaparken.
Birkaç sorum olacak; Sessizce gelip kayadan bıçak gibi bir araç ile mi ayırıyorsunuz? İçini temizlemeye gerek var mı? Yoksa olduğu gibi pişirilebiliyor mu?

Pinar dedi ki...

Murat, benim yontemim su idi: Suyun uzerinden bakip kayadan hafifce ayrik yerini belirliyorum. Oraya tirnagimla girip, bicagin ucunu (bicak saglam ve sivri uclu olmali) oraya takip hafifce yukari kiviriyorum. Bu isi hizlica yapamazsam, tirnagimin kayaya hizli ama sakin bir sekilde yapistirildigini hissediyordum!:)

Temizleme isleminin basinda yoktum ama Yuksel teyzenin soyledigine gore, kaynayan suda bedeller kabuklarini birakiyorlar. Ardindan eger sayica coksa elinle "hasin" bir sekilde suyun icinde ovalayarak karinlarinin altinda mercimek buyuklugundeki kismi temizliyorsun. Eger azsa, tek tek bu kismi cikariyorsun. Bunu yaptim, cok kolay. Hatta cig bile yedim!

Sormamissin ama ben pisirmeyi de tarif edeyim!:) Yagda kavuruyorsun. Once suyunu saliyor, sonra topluyor. O asamada ayri bir tavada su ile kavrulmus sogani (burada sogani tavada biraz su ile kavuruyorlar, sonra zeytinyagi ekliyorlar), domates, salca, baharat (tuz, karabiber, pul biber) ve bir miktar su ile bir sure pisiriyorsun.

Bir de, hemen toplandigi yerde, hic temizlenmeden, bir ates yakip, ustune bir sac koyup bedelleri de kabuklarinin ustunde pisirip yiyorlarmis. Sicakta bedeller kabugunu birakiyormus.

Cevat dedi ki...

Merak edip kısa bir araştırma yaptım, bunların ingilizce ismi Limpet. Portekizde "lapas" havai limpetlerine ise "opihi" diyorlar. Hawai'de o kadar çok toplanmışki artık çok zor bulunur hale gelmiş. Bu konuda rastladığım bir yazı eğer ilginizi çekerse. http://www.hanahou.com/pages/magazine.asp?Action=DrawArticle&ArticleID=526&MagazineID=33&Page=1

Pinar dedi ki...

Cok guzel bir makaleymis. Paylastiginiz icin tesekkurler. Benim sakarligimi saymazsaniz, burada bedel toplamak o kadar zor degil!:)

Succuland dedi ki...

Merhaba Pınar ve Tuğrul.
Yaşadığınız coğrafyaya ait özelliklerin farkında olmanız ve araştırmanız çok güzel. Pek çok insan etrafındaki olan bitenden bi'haber. Sayenizde o bölgeye ait bir yemek çeşidini öğrenmiş olduk.
Bu arada yakın zamanda özel mailime gönderdiğiniz taziye için de çok teşekkür ederim.
Sevgiler
Zeynep

virego yücel dedi ki...

en kısa zamanda bende deniyecegim bizim buralarda baya cok var hele karaburun tarafında bazen el büyüklügünde bile oluyor.özelikkle ılıksu mevkinde. tarif için teş.

Pinar dedi ki...

Hepimiz bile (Kizlanca birsey degil demek), Yucel'cim!:)